Yakut-i Arşi Hazretleri
Habeşistan‘da doğmuş; bir zaman köle olmuş, bir tüccar tarafından satın alınıp Mısır’a götürülmek üzere yola çıkarılmıştı. Gemi ile gelirken, yolda bir fırtına çıkmış, gemi batacak hale gelmişti. İskenderiye’de bulunan Ebü’l-Abbas Mürsî Hazretleri’nin, büyük bir veli olduğunu duymuş olan Mısırlı tüccar, Allahü Teâla’ya dua edip:
– “Ya Rabbi! Eğer karaya sağ-salim ayak basarsak, köle olarak aldığım bu Yakut’u, Ebü’l-Abbas Mürsi Hazretleri’ne hediye edeceğim” diye adakta bulundu.
Allah’ın inayeti ile fırtına sakinledi. Selametle karaya çıktılar. İskenderiye’ye gelen tüccar, adağını yerine getirmek üzere, Ebü’l-Abbas Mürsî Hazretlerinin dergâhına gitti.
-“Ben Ebü’l-Abbas Hazretleri’ne Yakut‘u vermeyi adamıştım. Yakut ismindeki bu köle, genç ve değerli biri. Benim çok işime yarar. Ben çarşıdan çok kıymetli bir yakut taşı alayım, onu Ebü’l Abbas’a hediye edeyim. Köle Yakut da bana kalsın,” diye düşündü.
Ve düşündüğünü de yerine getirdi. Ebü’l-Abbas Hazretleri’nin huzuruna çıkınca, O’na çarşıdan aldığı kıymetli yakutu hediye etti.
Ebü’l-Abbas Hazretleri, Mısırlı tüccara:
-“Bize bu taş yakutu değil, gemide iken vermeyi vaadettiğin köle Yakut’u getir, sözünden dönme” buyurdu.
Tüccar, bu söz karşısında mahcup oldu. Hatasını anladı, gidip kölesi Yakut’u getirdi ve Ebü’l-Abbas Hazretleri’ne teslim etti.
Ebü’l-Abbas Hazretleri, Yakut’u köle olarak değil, kendine talebe olarak kabul etti. O’nu yetiştirip maneviyatta yüksek mertebeler kazanmasına vesile oldu.
İslâm’da, olgunluğa ermenin, Allah katında mevkiler elde etmenin; soyla, ırkla, renkle, efendilik veya kölelikle, fakirlik veya zenginlikle uzak-yakın hiçbir ilgisi yoktur. Bu, kişinin kalbi ve ruhi istidadı, manevi kabiliyeti, eğitimi ve terbiyesi ile alâkalıdır.
Bu sebeple, nice köleler, maneviyatta, efendilerini fersah fersah geçmişler; dünyada köle iken, ahirette efendi olmuşlardır. Yakut-i Arşi Hazretleri de, bunlardan biridir.
Yakut-i Arşi Hazretleri
Antika ve Porselen Tamiri | Antika Hastanesi