Tasavvuf ve tarikat nedir?
Nakşibendilik Ne Demektir?
Nakşibendilik, miladi 1389 yılında vefat eden Şah-ı Nakşibend hazretlerinin (K.S), temel usullerini geliştirip yeniden şekillendirdiği bir manevi terbiye sistemidir. Bu zatın adına nisbet edilerek “Nakşibendilik” adı verilir. Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S), bu terbiye sistemini şekillendirirken her şeyi yeni baştan ele almış değildir.
Çünkü kendisinden önce de bu anlayışın temelleri devam ediyordu. Ancak o, yaşadığı devri ve insanların yapısını dikkate alarak, kendisini yetiştiren büyüklerin de desteğini (himmetini) alarak bir sistem geliştirmiştir. Ve onu yetiştiren tasavvufi terbiye metodu Nakşibendilik adıyla bir sistem haline gelmiştir. Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S), bu terbiye yolunun belli başlı usullerini (adaplarını) Peygamber Efendimiz’e (SAV) kadar silsile yolu ile ulaştırmış oldu.
Nakşibendilik yolu, Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S) zamanına kadar tarih içinde gelen mürşidlerin ismiyle farklı adlarla anılmıştır. Peygamberimiz’in en yakın arkadaşı Hz. Ebû Bekir’den (R.A) sonra (v. 13/634) bu yola “Sıddikıyye” ismi verildi. Bayezid-i Bistami hazretlerine (K.S) (v. 261/875) kadar bu isimle anıldı. Onun vefatından sonra “Tayfûriyye” ismi veriliyordu. Çünkü “Tayfur”, Bayezid-i Bistami’nin adı idi.
Şah-ı Nakşibend hazretlerinin geliştirmiş olduğu tasavvufi sistem Hace Abdülhalik-ı Gucdevani hazretlerine kadar bu isimle devam etti. Hace Abdülhalik-ı Gücdevani hazretlerinden sonra ise “Haceganiyye” ismi verilmişti. Şah-ı Nakşibend hazretlerinin irşad zamanına kadar bu isimle biliniyordu. Şah-ı Nakşibend hazretlerinden (K.S) sonra, “Nakşibendiyye/Nakşibendilik” ismi verildi. Artık o günden itibaren İslam aleminde bu adla meşhur olmuştur.
“Nakşibendilik yolu, yolların en kısasıdır. Allah’a (C.C) kavuşturur. Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S) buyurdu: ‘Yolumuz, yolların en kısasıdır. Yüce Allah’tan, kişiyi Allah Teala’ya en kısa yoldan ulaştıran en kısa yolu nasip etmesini diledim’. Onun bu duasının kabul edildiğini bu yolun büyükleri haber vermişlerdir.
Bu yol, nasıl kısa olmasın ve neden elbette kavuşturmasın ki? Hakikatte diğer şeyhlerin tasavvufi terbiyelerinin (seyr-i sülûk) sonu, bu yolun başlangıcıdır. Çünkü bu yolun büyükleri, o mertebede son noktaya daha işin başında iken vasıl olmuşlardır. Bu yolun sonunda verilecek olanlar, henüz başında iken verilmektedir. Bu yola girip de manen yol alamayana, bir şey kazanamayana yazıklar olsun!” İmam-ı Rabbani hazretleri (K.S)
Nakşibendilik yolu, Mevlana Halid-i Bağdadi’den (K.S) (v. 1242/1826) sonra “Nakşibendi Halidiyye” ismiyle de anılır olmuştur. Günümüzde Nakşibendilik, yaygın olarak “Halidiyye” kolu ile devam etmektedir. Ancak Nakşibendilik adı hala unutulmamıştır. Nakşibend, aslında Hace Muhammed Bahaeddin hazretlerinin sıfatıdır.
Nakşibend, “nakş” ve “bend” kelimelerinden meydana gelen birleşik isimdir. Nakş Arapça bir kelime olup, “bir şeyi bir yere nakşetmek, nakış gibi işlemek, hiç çıkmayacak hale getirmek, mühür gibi kazımak” demektir. Bend ise Farsça bir isimdir. Bend, “bağlayan, kelepçe, baraj, kemer, bent” anlamlarına gelir. Buna göre Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S) yaşadığı devirde, kalbe Allah (C.C) zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işlemeyi esas aldığı için “Nakşibendilik” denilmiştir.
“Bu yüce yol, sahih sünnet yani bid’at ve ruhsatlardan kaçınmak suretiyle şeriatın istikamet yolu üzerine kurulmuştur.” Şeyh Abdurrahman-ı Tahi hazretleri (K.S)
Nakşibendiliğin Temel Özelliği
Tasavvuf ve tarikat nedir?
Nakşibendilik, gizli zikir ve ilahi muhabbet esasına dayanan tasavvufi bir sistemdir. Gizli zikir, kalpten yapılan ve içine riya karışmayacak şekilde Allah’ı (C.C) zikretme usulüdür. İlahi muhabbet ise kalbin Allah’a (C.C) tam teslim olması (teslimiyet), samimiyeti (ihlas) ve aşk halini (muhabbet) sağlaması ile alakalıdır. Bunlar için de gizli zikir (vird), toplu zikir (hatme), sohbet, rabıta, hizmet ve edep manevi terbiyenin bazı uygulamalarıdır. Bu uygulamaların gayesi, nefsi çirkin sıfatlardan arındırmak ve kalbe imanı daha ziyade nakşetmektir.
Buna göre Nakşibendilik, bir müslümanın hem dünya hem ahiret hayatı için lazım olan bir hayat tarzı sunmaktadır. Çünkü bir müslümanın, bedeniyle yaptığı birtakım ibadetleri (namaz, oruç, zekat vb.) ve davranışları (yeme içme, temizlik, alışveriş, aile hukuku gibi vazifeleri) olduğu gibi, bir de kalbiyle yaptığı ibadet ve davranışları vardır.
Kalbi Zikir
İnsanın kalbiyle yapmış olduğu ibadet ve davranışlara gizli zikirler, nefsin manevi hastalıklardan arındırılması, için yapılanlar da girer. Ve buradan ilahi muhabbet, nurani haller, marifet ilmi, irfan, aşk, edep ve güzel ahlak çıkar. İnsanın beden ve kalple ilgili yapmış olduğu bu güzel kulluk ise daha önce adı geçen ve müslümanı Peygamberimiz’in (S.A.V) tarif etmiş Olduğu “İhsan hali”ne ulaştırır. Anlatıldığı gibi ihsan, tasavvufun özü demektir.
“Bu yol, ashab-ı kiramın yoludur. Çünkü o büyükler, Peygamberimiz’in (S.A.V) Sohbetinde, daha birinci günde, öyle şeylere kavuştular ki sonradan gelen en büyük veliler ancak, bundan bir parçaya kavuşabilmişlerdir. İşte bunun içindir ki Vahşi, Hz. Hamza’yı (R.A) şehid etmiş İken, müslüman olunca, Resûlullah’ın (S.A.V) Sohbeti İle şereflendiği için, tabiinin en üstünü olan, Veysel Karani’den de manen üstün oldu.
İşte büyüklerimizin yolunun başka yollardan üstünlüğü, ashab-ı kiram zamanının, sonraki zamanlardan üstünlüğü gibidir. Bu yolun büyükleri öyle kimselerdir ki Allah Teala, bunlara fazilet ve merhameti ile daha başlangıçta nihayetin tadını tattırmıştır. Bunların derecelerini başkaları anlayamaz. Bunların vardığı makamlar, başkalarının vardıkları makamların çok üstündedir. Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S) buyurdu:
“Biz, Cenab-ı Hak’kın fazilet ve ihsanına kavuştuk!”
Semerkand yayınlarından çıkan bu eseri satın almak için tıklayın.
Tasavvuf ve tarikat nedir?