Müddessir Suresi
Kuranı Kerim’in 74.suresi olan Müddessir Suresi
Mekke’de nâzil olmuştur; 56 ayettir. Sure, adını ilk âyetindeki “el-müddessir” kelimesinden almıştır. “Müddessir”, örtüsüne bürünen, sarınan demektir. Hz. Peygamber’e hitap eden ilk âyet, Müzzemmil suresinden önce nâzil olmuştur.
“Kalk, uyar” emri Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak tevhid dinini ve Allah’ın mesajlarını insanlığa tebliğ etmekle görevlendirilişinin ilanıdır.
Resulullah efendimiz bu emri aldıktan sonra insanları tevhid dinine çağırmaya başlamış, son nefesine kadar da bu görevini sürdürmüştür.
“Sadece rabbinin büyüklüğünü dile getir” emri, tevhid dininin en önemli unsuru olan “Allah’ın birliğine iman ve O’na kulluk” esasını ortaya koymaktadır. İslam’ın bu temel ilkesinin hemen ardından gelen “Elbiseni temiz tut” emri ise Hz. Peygamber’in maddi olarak elbisesini necaset vb. pisliklerden temiz tutması, manevi olarak da güzel ahlakla bağdaşmayan davranışlardan ve günahlardan nefsini arındırması anlamında yorumlanmıştır (Zemahşeri, IV, 180-181).
Ayetteki siyab (elbise) kelimesinin mecaz olarak kullanıldığını belirten ve bu kelimeye “amel, kalp, nefis, beden, aile, din, ahlak” gibi farklı manalar veren başka müfessirler de olmuştur (bk. Şevkani, V, 374).
Buradaki temizlik maddi manada alındığında “elbise” bir örnek olup genel olarak beden temizliğinin, keza ev bark, mabed vb. özel veya ortak alanların temizliğinin de bu buyruğun kapsamına girdiğinde kuşku yoktur. 5. ayette “Her türlü pislikten uzak dur” diye çevirdiğimiz cümle de dış temizlikten sonra inanç ve ahlak temizliğini, iç arınmayı vurgulamaktadır.
Sonuç olarak bu iki ayette, son derece veciz bir üslupla, Hz. Peygamber’e ve onun şahsında müslümanlara hem maddi hem de manevi temizlik emredilmiş olup, bu buyruğun daha ilk inen ve Hz. Peygamber’i risalet görevine hazırlayan ayetlerde yer alması son derece anlamlıdır.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
- Ey bürünüp sarınan (Resûlüm)!
- Kalk, ve (insanları) uyar.
- Sadece Rabbini büyük tanı.
- Elbiseni tertemiz tut.
- Kötü şeyleri terket.
- Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.
- Rabbinin rızasına ermek için sabret.
- O Sûr’a üfürüldüğü zaman var ya,
- İşte o gün zorlu bir gündür.
- Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.
- Tek olarak yarattığım, kimseyi bana bırak,
- Kendisine geniş servet verdim,
- Göz önünde duran oğullar (verdim),
14.Kendisine bir döşeyiş döşedim.
- Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.
- Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.
- Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!
- Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
- Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!
- Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl ölçtü biçtiyse!
- Sonra baktı.
- Sonra kaşlarını çattı, suratını astı.
- En sonunda, kibirini yenemeyip sırt çevirdi.
- “Bu (Kur’an) dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.”
- Bu, insan sözünden başka bir şey değil.”
- Ben onu sekara (cehenneme) sokacağım.
- Sen biliyor musun sekar nedir?
- Hem (bütün bedeni helâk eder, hiçbir şey) bırakmaz, hem (eski hale getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez o.
- İnsanın derisini kavurur.
- Üzerinde ondokuz (muhafız melek) vardır.
- Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını atrttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de:
“Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?” desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.
- Hayır hayır (öğüt almazlar). Aya andolsun ki,
- Dönüp gitmekte olan geceye,
- Ağarmakta olan sabaha andolsun ki,
- O (cehennem), büyük musibetlerden biridir.
- İnsanlık için, uyarıcıdır.
- Sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için (uyarıcıdır) .
- Her nefis, kazandığına karşılık bir rehindir;
- Ancak sağdakiler başka.
- Onlar cennetler içinde sorarlar.
- Günahkârların durumunu:
- “Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?” diye
- Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik,
- Yoksulu doyurmuyorduk,
- (Bâtıla) dalanlarla birlikte dalıyorduk,
- Ceza gününü de yalan sayıyorduk,
- Sonunda bize ölüm geldi çattı.
- Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.
- Böyle iken onlara ne oluyor ki, öğütten yüz çeviriyorlar?
- Kaçan yaban eşekleri gibi,
- Âdeta arslandan ürkmüş.
- Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılmış sahifeler (ilâhî vahiy) verilmesini istiyor.
- Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.
- Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!
- Dileyen ondan (düşünüp) öğüt alır.
- Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. Sakınılmaya lâyık olan da O’dur, mağfiret sahibi de O’dur.
Müddessir Suresi
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?
Antika ve Porselen Tamiri | Antika Hastanesi