Rabıta Nedir?
Mürşidin suretinden yayılan nurun, müridin her tarafına yayılıncaya kadar, mürşidin suretine bakmaktır. Sonra mürid, mürşidinin sureti için kalbinin hizasında bir boşluk farzedip mürşidin suretini buraya yerleştirmeli. Bilahere tüm duyu organlarını buraya teksif edip bakmalıdır, tüm dikkatini yöneltmelidir.
Öyle ki müridin bütün azaları(göz, kulak vb.)mürşidin azaları haline kavuşur.Gözü, kulağı hep onun gözü kulağı gibi olur.İşte o zaman manevi olarak müridin vücudu, mürşidin vücuduna benzer Bu bir haldir. Nisbet artar, iki kalp bir müşahedeyi temin için yapılır.” Ve bir şiir okudular:
Göz pınarlarında göz yaşlarının aktığı gibi.
Kalbin,benim kalbimin boşluğuna girer.
Bedenlere ruhun girdiği gibi.
Şiiri okuduktan sonra sözlerini şöyle bitirdiler.
– Bu şiir kalb ile kurulan rabıtaya işarettir. Az önce tarifi geçen rabıta da budur buyurdu:
Müridlerden bazısı Seyda-ı Taği (k.s) Hz.lerine:
– Rabıtam kalbimde beliriyor” demeleri üzerine cevaben buyurdu
– Zaten bazı meşayih rabıtayı öyle talim etmişlerdir.
– Abdurrahman-i Taği (k.s) den sordular:
– Efendim nerede olursam olayım rabıta bana gelmiyor. Ben rabıtamda kendimi sohbet yerinde buluyorum.
Cevaben buyurdu;
– İnsanın istediği yanına gelmeyince o onun yanına gider. Şeyhini yanına getirinceye kadar tekrar tekrar gider. Böyle Rabıtanın gayesi: Nefsi öldürmektir, insanın nefsi tıpkı bir yılan gibidir. İki başı vardır. Biri göbeğinin altında bulunurken diğeri alnının ortasından dışarıya çıkar.
Bazı hayvanlarda olduğu gibi bu yılanında bir çok ayakları kolları vardır.
lnsanın bütün vücudunu dolaşmış ihata etmiştir. (Yani nefis vücudun bazı yerlerine kök salmıştır)
Alında bulunan göbeğin altında bulunandan daha tehlikelidir, Rabıta alın karşısında hayal edilerek yapılınca, nefis yılanının buradaki başı rabıtanın bereketiyle öldürülür.
Sözlerinin burasında söylediklerini doğrulayan şu mısrayı okudu;
“Nefs ancak şeyhin gölgesi ile ölür”
Daha sonrada şu beyti okudu.
İskenderin ayinesi Cem’in kadehidir, ona bak da, Dara’nm memleketinin durumu gözün önüne gelsin.
“Meşhur İskender ordusuyla Dara’nın memleketini kuşatır, Dara bu orduya karşı şöyle bir hileye başvurur. Erkeklerin menileri ve kadınların menilerini bir arada toplar ve bunları karıştırır, bir kazana doldurur.
Kazanı ateşin üzerine koyar ve kazandan bir yılan çıkar. Bu yılanı gören İskender’in askerleri ölür ve vücutları dağılır. Bunun üzerine İskender veziri Aristo’ya danışarak bir ayna yaptırır. Bu aynayı yılanın karşısına koyar. Yılan aynada kendi aksini görür görmez dağılır ve ölür. Askerler yılandan kurtulur ve Dara’nın ülkesini fetheder.”
Başka bir sohbetinde “Kalpteki rabıtanın faydası, vesvese ve hatıraları gidermesidir” buyurmuştur.
Bir gün Abdurrahman-ı Taği (k.s) hz.leri “Acziyet halinde iken Şeyhim bana başımın üstünde rabıta kurmamı emrediyor” dedi. Devamla şunları söyledi “Bu çeşit rabıtanın yararı çoktur. Zira şeytanı ve nefsi daha çabuk kovar”
Seyda-ı Taği (k.s) buyurdu:
– Baş üzerinde beliren rabıtanın, rabıta sahibi ile konuşması, kalb ve yüzün karşısında düşünülerek yapılan rabıtalara göre daha doğru çıkar Rabıtanın bu şekli diğerlerine göre şeyhe karşı hürmeti daha çok artırır.
Seyda-i Taği(k.s) buyurdu:
“Rabıtada konuşma durumunda bu konuşmayı şeriata arz etmeli. Uygunsa amel eder, değilse amel etmez, Şeriatla ilgili bir mevzu ise onunla amel edebilir.”
Seyda-i Taği (k.s) buyurdu:
“Rabıtada konuşma bir veya iki sefer olduğunda önemsenmesin. Üçüncü sefer vuku bulduğunda şeriate arz edilsin. Rabıtada gelen sözlerin en doğrusu cihetsiz olarak kalbe gelendir.”
Seyda-i Taği (k.s) buyurdu ki:
“Baş üzerinde rabıta kurmanın başka bir şeklide şöyledir. Mürid şeyhinin suretini başı üzerinde çadır yapar. Dünyada ne varsa hepsinin bu çadırda kaybolduğunu hayal eder. Bu hayalinin canlandırmayı sürdürünce bir müddet sonra kendisinin de o çadırda yok olduğunu görür.”
Seyda-i Taği (k.s) buyurdu:
– Rabıtanın nuru güneşin ışığına, zikrin nuru ise lambanın ışığına benzer. Rabıta ile meydana gelen fena daimi olur. Zikir ile hasıl olan fena bazen zail olabilir. Rabıta asla terkedilmez. Hatta şeyhlerden birisi “zikirde şuhut halinde iken rabıtanın başı bana zahir olursa, o rabıtanın başını keserim” demesinden dolayı azarlanmıştır.
Vasıl olmakta rabıta yolu, vukuf-u kalbi yolundan daha kısadır. Tarikatımız rabıta yoludur.”
Abdurrahman-ı Taği (k.s) buyuruyor: Rabıta iki çeşittir.
1 – Şekli rabıta: Rabıtanın bu şekli, şeyhin suretini hayal etmektir.
2 – Hayali rabıta: Her yerde şeyhi yanındaymış gibi farz etmek, onun himmeti alilerini daima üzerinde hissetmek, faydalı ve zararlı her şeyi, günahlar ve hatalardan uzak durabilmeyi sadece şeyhinden bilmektir.
Abdurrahman-i Taği (k.s) Hazretleri:
“Falanın rabıtası gelmiyor “şeklindeki bir soruya cevaben şöyle buyurdular. “Zararı yok, çünkü rabıta, kalbi rabıta üzerine toplamaktır,”
Abdurrahman-ı Taği (k.s) Hazretleri yine bir gün İmam-ı Rabbani (k.s) Hazretlerinden naklen şunları söyledi:
– Rabıta. Kanın damarlarda dolaştığı gibi damarlarda akmadıkça terkedilmez.
Başka bir sefer şöyle buyurdular:
- Rabıta manevi hale gelmedikçe rabıtanın ne kendisi belirir ne de faydası ortaya çıkar. Rabıta yapılacak olan şeyh seyri süluku tamamlamış ve “mercû” (geri dönüş) haline ermiş olmalıdır.
Seyda’ı Taği (k.s) buyurdu:
“Mürşid rabıtanın keyfiyetini müride öğretseydi mürid erken maksadına ulaşırdı.”
Abdurrahman-ı Taği (k.s) Hazretleri şeyhinden naklederek şöyle dedi:
“Şeyhlerden biri mürşidi yan tarafındaymış gibi rabıta yapılması şeklini ortaya koydu.”
Abdurrahman-ı Taği (k.s) hz.leri buyurdular ki:
– Bu Tarikat-ı aliye de, rabıtanın çok ehemmiyeti vardır. Hatta namaza başlarken de rabıtalı olunmalıdır. Buradaki rabıtanın şekli, şeyhi, üzerine bir elbise gibi giydirmelidir. Fakat rabıtanın bu şekli mürid için çok zordur.
Abdurrahman-i Taği(k.s) hz.leri, Tercunk’ te iken 1293 senesinde şöyle buyurmuşlardı:
“Yeni intisab eden mürid için üç türlü rabıta vardır.”
1 – İcmali rabıta: Mürid, mürşidini hiç görmemişse dahi, şeyhini yanındaymış gibi devamlı hayal etmesidir.
2 –Şekli rabıta: Mûrid,mürşidinin suretini belirli zamanlarda karşısında var sayıp iki kaşı arasında mevcut olduğu kabul edilen bir gözle, bu surete bakmalıdır. Salikler için ikindiden sonra, yatsıya kadar olan vakti belirledi. Akşamdan biraz evvel istirahat için gözün açılmasını caiz gördü.
3 – Akli rabıta: Rabıtanın bu şeklinde mürid şeyhini kendisi ile Allah arasında vasıta olarak düşünmeli, zararı ve faydayı şeyhinden bilmeli, devamlı şeyhini hoşnut etmek için gayret etmeli, hoşlanmadığı şeylerden kaçınmalıdır. Rabıtanın bu şekli en üstün rabıta çeşitlerinden biridir. Devamlıdır ve hürmet duygusunu geliştirir.
Mürid, şeyhini kendisi ile Allah (C.C) arasında vasıta olarak düşünüp, şeyhini hoşnut etmek için devamlı surette gayret ederek, hoşlanmadığı şeylerden kaçınmakla birlikte zararı ve faydayı ondan bilmezse de bu rabıta şekli de en güzel rabıta çeşitlerindendir. Akli rabıtanın bu ikinci şekli, birinci şekli kaybolduğunda baş vurulacak geçici bir rabıtadır.
Yine bir gün Abdurrahman-ı Taği (k.s) hz.leri aynı tarihte rabıta üzerine şöyle buyurdu:
1- Mürid, şeyhini Allah’a vasıl eden bir vesile, rehber olarak tefekkür eder.
2- Mürid, şeyhini kendisi için bir ayna kabul eder.
3- Mürid, kendisini şeyhinde fani olmayı düşünür.
Himmet
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?
Rabıta
Yorumlar kapalı.