Bişr-i Hafi Hazretleri
Bişr-i Hafi hazretleri; mücâhede meydanının muharibi, müşahede sarayının teçhizatçısı, hidayet işçilerinin işçisi, manevi memleketlerin mâliki, sûfî taifesinin parmakla gösterilen bir şahsiyetiydi. Fudayl b. İyâz‘ın sohbetine yetişti. Dayısı Ali b. Haşrem’in müridiydi. Tanınmış bir aileden olup Merv şehri reislerinden birinin oğludur. Bu sebeple çocukluğu ve gençliğinin bir kısmı bolluk, zenginlik içinde geçti. Gençliğinde kendisini oyun ve eğlenceye verdi. Babası vefat edince kendisine çok büyük bir servet kalmıştı. Günlerini eğlence alemlerinde sarhoş olup meyhane köşelerinde sızarak geçiriyordu. Babasından kalan serveti için kendisinden ayrılmayan arkadaşları onu bir türlü bırakmadılar. Bir gün arkadaşlarıyla birlikte evinde içip eğleniyordu. O sırada velilerden biri evinin önünden geçti ve kapısını çaldı. Hizmetçi kadın kapıyı açınca adam,
– Bu evin sahibi hür mü, köle mi, diye sordu. Hizmetçi,
– Hürdür, deyince adam,
– Evet, doğru söyledin. Eğer köle olsaydı, kölelik adabına riayet eder, eğlenip zevku safa sürmezdi, Allah’a kulluk ederdi, dedi. Bişr, adamla hizmetçi arasında geçen konuşmayı duyunca yalın ayak ve üzgün bir halde kapıya koştu. Adam çekip gitmişti. Hizmetçiye,
– Yazıklar olsun sana! Kapıda seninle konuşan kimdi, diye sordu. Hizmetçi olup bitenleri anlattı.
– Adam hangi tarafa gitti, diye sordu. Hizmetçi, adamın gittiği tarafı gösterdi. Bişr o tarafa gitti. Nihayet adama yetişti. Adama,
– Bizim evin kapısında hizmetçiyle konuşan siz miydiniz efendim, diye sordu. Adam,
– Evet, dedi. Bişr,
– Ona söylediklerinizi bana da tekrarlar mısınız, deyince, adam söylediklerini tekrarladı. Bunun üzerine Bişr yanaklarını yere sürerek,
– Evin sahibi köledir, köle, dedi. Sonra başını alıp yalın ayak ve üzgün bir vaziyette yollara düştü.
Bişr bu şekilde etkilenip tövbe ettiyse de kötü arkadaşlarının tesiriyle tekrar eski hayatına döndü.
Bir gün yine sarhoş ve bitkin olarak evine dönerken yolda üstünde besmele yazılı bir kâğıt buldu. İçi sızlayıp yerden aldı. Öptü, çamurlarını sildi, güzel kokular sürdü ve evinin duvarına astı. O gece âlim ve veli bir zata, rüyada,
– Git Bişr’e de ki: İsmimi temizleyip arındırdın, biz de seni temizledik, arındırdık. İsmimi yücelttin, biz de seni yücelttik. İsmime güzel kokular sürdün, biz de seni güzel kokulu hale getirdik. İzzetime yemin ederim ki, senin ismini dünyada da ahirette de temiz ve güzel bir hale getireceğim, dendi.
Rüyayı gören kimse,
– Bişr, fâsık ve günahkâr bir kimsedir, galiba gördüğüm rüya asılsızdır, diye düşündü. Kalktı abdest aldı, namaz kılıp yattı. Fakat aynı hitabı yine işitti. Ve bu hal üç defa tekrar etti. Sabah erkenden kalktı ve Bişr-i Hafi’yi aramaya koyuldu ve onu meyhanede buldu.
– Mühim haberim var, diye içeriden çağırdı. Bişr geldiğinde, gelen zata dedi ki:
– Kimden haber vereceksin?
– Sana Allah Teâlâ’dan haber vereceğim. Bunu duyan Bişr, ağlamaya başladı ve sordu:
– Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı yapacak? Rüyayı sonuna kadar dinleyince arkadaşlarına dönüp şöyle söyledi:
– Arkadaşlar! Beni çağırdılar, gidiyorum. Bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz. O zatın yanında hemen tövbe etti. Bu anda ayağında ayakkabı olmadığı için, hiç ayakkabı giymedi. Bundan dolayı kendisine “Hafi” (yalın ayak) derlerdi.
– Niçin ayağına ayakkabı giymiyorsun, diye soranlara,
– Söz verdiğim zaman yalın ayaktım, şimdi giymeye haya ederim, derdi.
Siraceddin ÖNLÜER
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?
Yorumlar kapalı.