Anasayfa Nasihatlerden Cezbe Nedir, Ne Demektir? (1)

Cezbe Nedir, Ne Demektir? (1)

Mevlana hazretleri (K.S) buyurur ki: "Cezbe, sofinin kalp ve ruhunun Allah tarafından çekilişidir.

tarafından Nasihatler.Com
7 dakika Okuma süresi
A+A-
Orjinale Dön

Cezbe Nedir

“Sülük halinde, vuslat için en seri yol, Hak Teala’dan kula gelen cezbedir. Çünkü Hak Teala’dan gelecek bir cezbe, insanın ve cinin ameline bedeldir.”
Ebü’l-Kasım Nasrabadi (k.s)
Tasavvufi hayatın önemli meselelerinden biri de cezbedir. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’in ölçülerine göre cezbe pek çok kamil zatta görülen bir hakikattir. Büyük alimlerimiz bu hakikati şeriat-ı Muhammediyye’ye göre telif ve beyan etmiş; ancak asrımızda ümmet-i Muhammed’de çok az görülmesinden dolayı birçok sofi kardeşimizin kalbinde cezbenin hakikati hakkında, haklı olarak, birtakım sorular ortaya çıkmıştır.

Cezbe, sofilerin kendi akıl ve iradelerine tabi değildir. Allah Teala’nın ikram ve ihsanıdır. Aynı zamanda mürşid-i kamillerin de kemalatının tezahürüdür. Şah-ı Nakşibend hazretleri (K.S), “Rahmani olan cezbe, insanların ve cinlerin bütün amellerine eşittir buyurmuştur.”

Nakşibendilik’te olduğu gibi, Rifaiyye, Kadiriyye, Halvetiyye, Kübreviyye gibi tarikatlarda da cezbe vardır. Bütün tasavvuf kitaplarında sadat-ı kiramın menkıbeleri anlatılırken birçok misalle bu hallerden bahsedilmiştir. Bu asırda çok az görülüyor olması, buna rağmen Seyda hazretlerinin (K.S) sofilerinde cezbenin ziyadesiyle müşahede edilmiş olması, pek çok insanımızın dikkatini çekmiştir. Rahmani cezbe, yüce Rabbimiz’in bir ikramı olmasının yanı sıra Resul-i Ekrem Efendimizin de (SAV) bereketidir. Sadat-ı kiram efendilerimizden Gavs-ı Sani hazretlerinin (K.S) beyan ettiği gibi, “Cezbe, bu tarikat-ı Aliye’nin şeriat-ı Muhammediyye’ye büyük bir sadakatle bağlı oluşundandır.” Çünkü bu yolda, tasavvufun adaplarından hiçbiri değiştirilmemiştir.

Cezbe Nedir?

Mevlana hazretleri (K.S) buyurur ki: “Cezbe, sofinin kalp ve ruhunun Allah tarafından çekilişidir. Ben size, sofinin kalbinin, ruhunun yükselişidir, demiyorum.” Demek ki Allah Teala, cezbeyi inayetiyle ikram ediyor. Akşemseddin hazretleri (K.S) Risaletü’n-Nur isimli eserinde tasavvufla ilgili on sekiz meseleye cevaplar verirken, bunlardan biri de, “Cezbe nedir?” suali olmuştur. Ka’b b. Züheyr, Resulullah Efendimiz’in (SAV) zamanında müşriklerin ileri gelen şairlerindendi. İslam’a düşmanlık eden şiirler söylüyordu. Peygamberimiz (SAV) onun öldürülmesini emretti. O da bu haberi duyunca, yüzünü örterek Allah Resulü’nün huzuruna geldi, müslüman oldu ve affedildi. Bu hadise üzerine Ka’b b. Züheyr hemen oracıkta bir şiir söyledi:

Ayrıldı benden sevgilim
Kalbim yara bugünlerde
Arkasında bir köleyim
Sanki bağlı zincirlerde

Bu, uzunca bir kaside idi. En sonuna geldiğinde,

Bil ki, yüce nur Peygamber
Yalın keskin kılıca benzer
Onun nuruyla beraber
Yol bulunur zulmetlerde

diyerek okuduğu şiirini tamamladı. Bunun üzerine Resulullah (SAV), “Sen kimsin?” diye sordu. “Ka’b b. Züheyr” dedi. O zaman, Peygamber Efendimiz (SAV) onun müslüman oluşundan ve söylediği kasideden çok memnun oldu. Üzerinde bulunan hırka-i saadetlerini çıkarıp ona verdi.

Nefehatü’l-Üns’te rivayet edildiğine göre, otuzdan fazla cezbe misali vardır. Allah’ın iki dostu tam on üç gün cezbede kalmışlardır. Bu zatlardan birine, cezbede on üç gün kaldığını nereden bildiğini sordular. Şöyle cevap verdi: “İstiğraka düşmeden evvel ayın bitmesine on üç gün vardı. Kendime geldiğimde yeni ayın girmiş olduğunu gördüm. Anladım ki benim vecd/cezbe halim on üç gün sürmüş.” Diğer
on üç gün vecde düşen Şeyh Sadeddin Hammuye hazretleri de (K.S) şöyle anlattı: “Bir zamanlar benim ruhumda mi’raca çıkma gibi nurani makamlara kavuşma arzusu tecelli etti. Vücut varlığımdan şilindim. On üç gün böyle kaldım. On üç gün sonra ruhum asli kalıbına döndü. On üç gün zarfında ölü gibi kalmışım. Ruh, vücuduma gelince vücut kalktı..”

Cezbenin Kısımları,

Cezbe iki kısımdır: 1-Vecd, 2-İstiğrak
Alimlerin beyanına göre vecd halinde iken, akıl vardır ama irade yoktur. İstiğrak halinde ise akıl da yoktur, irade de. Cezbeye düşenlerin, ölü gibi kendilerinden geçmedikçe akılları vardır. Bağırıp haykırıyorlarsa, sen onlara “sus” desen, seni dinlemezler. Yani akıl ve iradeleri ellerinde değildir. Keza elini ateşe sürecek olsa, yapma desen, yine seni dinlemez.
Cezbe, Allah’ın bir lutfudur. Cezbe, ilahi muhabbet, ateşiyle nefsin şehvet ve gazap ateşlerini söndürmeye yarar. Çeşitli kaynak makineleri ile demiri birbirine kaynatmak mümkün olduğu gibi, cezbenin muhabbet ateşiyle de nefsin gazap ve şehvet ateşini söndürmek, nefsin ıslahına ve şeriat-ı Muhammediyye’ye bağlanmasına sebep olur.

Sofilere verilen rahmani cezbe, ruhun ve kalbin çekilerek Allah’a yol almasını sağlar. Nasıl ki cereyan-elektrik pek çok vasıta ve aleti rahatlıkla çalıştırıyorsa, sofilere verilen cezbe de nefsin dizginini Allah’a yöneltir. Rahmani cezbe, müridi dünya muhabbetinden çeker, ilahi muhabbete sevkeder. Allah yoluna yaklaştırır. Cezbeden şikayet edilmez.

Cezbe aranmakla da bulunmaz; satılmaz ki alınsın!

Necmeddin-i Kübra hazretleri (K.S) O kadar azim/büyük bir cezbe sahibiydi ki nazarları kime isabet etse, o kişi, Allah’ın izni keremiyle kendisinden geçerdi. Şeyh Sadeddin Hammuye hazretleri (K.S) bir gün gönlünden şöyle geçirdi;

-“Acaba bugün Ashab-ı Kehf’in nazarı köpeklerine değdiği gibi, öyle bir arif-i billah var mıdır ki cezbesi de bir köpeğe değmiş olsun!” dedi.

-“Siz müminin ferasetinden korkun. Zira onlar Allah’ın nuruyla nazar ederler” (Tirmizi, Tefsirü’i-Kur’an, 16) hadis-i şerifinin sırrına göre, Necmeddin-i Kübra hazretleri halifenin gönlünden geçenleri bildi. Ansızın bir köpek çıkageldi. Yüzünü kabristan tarafına çevirdi. Başını yere sürüyordu. Elli-altmış köpeği etrafına topladı. Bir daire çizip oturdular. Baş tarafa da o köpek oturdu. Bir süre sonra bu köpek öldü. Şeyh emir verdi. Ona bir kabir yapıp defnettiler.

Neden? İbret olsun ki Allah dostlarının nazarı köpeğe dahi ilişiyor ve onun aklını dünyadan çekiyor. O günden sonra bu menkıbe tasavvufta darb-ı mesel oldu.

Necmeddin-i Kübra hazretleri (K.S) bir grup dervişi ile otururken bir tüccar çıkageldi. Şeyhin nazarı o tüccara ulaşınca tüccarda bir kemalat hali meydana geldi. Necmeddin-i Kübra hazretleri (K.S) o tüccara şöyle dedi:

-“Sen inayet ve cezbenin bereketiyle kalp huzuruna kavuştun. Sana halifelik veriyorum. Gittiğin beldeye Kübreviyye tarikatının adap ve edep usulünü dağıtasın.”
Böylece, cezbenin bereketi, mürşid-i kamilin tasarrufuyla gittiği beldede irşad eder hale geldi. Hace Ubeydullah hazretleri (K.S) şöyle buyurdu:

-“Hayattan nasip almış kimseler, dünyadan kalplerini çekmelidirler. Hakk’ı zikretmesiyle, vücudunda huzur-ı ilahiye götürecek sıcaklığı kazanmış olmalıdırlar. Gönlünün hareketini dünya muhabbetinden çevirip, cezbe-i rahman ile Hakk’ın tevfikine kavuşturmalıdırlar. Düşünceleri Hak’tan başka hiçbir şey olmamalıdır.” Demek ki cezbe-i rahman Allah Teala’ya yaklaşmaya, dünya muhabbetini söndürüp nefsin ateşinden kurtulmaya vesile oluyor.

Cezbenin mahiyet ve çeşitleri pek çoktur. Gavsımız Seyyid Abdülhakim Hüseyni hazretlerinden (K.S)duydum:

-“Cezbe, sağa sola devrilmek, haykırmak, el, ayak ve vücut hareketleri olduğu gibi ağlamak, bazı sofilerde de gülmek şeklinde tezahür edebilir.”

Yani cezbenin tezahürü her sofide farklı olabilir. Hulasa, insan Kur’an-ı Azimüşşan’ın azametine gark olmuş kamil bir mürşidin elini tutup tövbe-i nasuh ile yüce Allah’a yönelirse, salih amel işlerse muhabbetullahın tecellisi ile cezbeye ulaşır. İmam Gazali hazretlerinin (Rahmetullahi aleyh) rivayet ettiğine göre, bir gün çarşıda,

-“1 dirheme on salatalık” diye salatalık satılıyormuş. Dervişin biri hemen vecde/cezbeye gelmiş ve titreyip nara atmaya başlamış. Sormuşlar:
-“Sana ne oldu? Adam salatalık satıyor, sen neden cezbeye düştün?”
-“Nasıl düşmem? Salatalık helal bir yiyecek iken on tanesi 1 dirhem. Allah katında işe yaramayan insanların hali mahşerde nasıl olacak? Bir salatalık kadar dahi kıymetli olamaz.Bunu düşündüm, cezbelendim! O sırada gayb aleminden bir ses duydum, Ardından da (o inatçı zorbaya) cehennem vardır; kendisine irinli su içirilecektir! Onu yudumlamaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek değildir (ki azaptan kurtulsun). Bundan ötede şiddetli bir azap da vardır” (ibrahim 14/16-17) ayetini hatırladım ve o anda cezbeye düştüm. Daha sonra da günahlarıma tövbe ettim.

“Cezbe ruhun ve kalbin Allah’a yükselmesi, Allah tarafından çekilmesidir. Cezbe Allah’ın ihsanıdır” (Mevlana K.S)

Cezbe İlahi Bir Lutuftur, “Cezbe Allah’tan gelen bir varidattır. Kalbi Hak Teala’nın huzuruna yaklaşmaya, sevmeye zorlar. Ona hakkıyla kulak veren hakikate erer. Nefsiyle kulak veren zındık olur.” Zünnun-i Mısri [k.s]

Muhteremler!
Cezbe ilahi bir lutuftur. Rabbani bir ikramdır. Resulullah Efendimiz (SAV) buyurmuşlar ki:

-“Şüphesiz şeytan insanoğlunun damarlarında kanın dolaştığı gibi dolaşır” (Buhari, Bed’ü’i-Haik, 11). Şeytanların gönülde dolaşması, gönüllerin kötü sıfat ve çirkin hallere bürünmesinden dolayıdır. Halbuki rahmani cezbe, yüzleri Cenab-ı Hakk’a yöneltir; nefis ve şeytanın kötülüklerinden uzak tutar. Zünnun-i Mısri hazretleri (K.S),

“Cezbe rahmanidir. Allah’ın katındandır velakin içine riya karıştırmamak lazım gelir. Eğer bir mürid cezbesine riya karıştırarak sesini ve hareketini kasıtlı değiştirirse riya olur” buyurmuştur.

Zünnun-i Mısri hazretleri (K.S) bir defasında bir grup dervişiyle birlikte Bağdat’ta bulunuyorlardı. O topluluğun arasında şair olan da vardı. sofileri, şairin şiir okuması için Zünnun-i Mısri’den (K.S) izin istediler. O da, “Buyursun” dedi. Şair şu manaya gelen şiiri okudu:

-“Aşkının küçüğü bile beni hasta etti. Bu aşk kuvvetlendiği zaman halim nice olur? Sen benim kalbimde müşterek aşklar topladın. Elem ve kederden ayrı düşen kimse güldüğü zaman, tasasından ağlayana acımaz mı?” Bu mısraları dinleyen Zünnun-i Mısri hazretlerinin (K.S) dervişlerinden biri cezbeye kapıldı. Ayakta idi, yere yüz üstü kapandı. Başka bir zat da kalktı, cezbelenmek ister gibi bir hareket yaptı. Zünnun hazretleri (K.S) ona şöyle dedi:

-“Kalktığın zaman da Allah seni görür.” Adam oturdu. Bunun üzerine Zünnun hazretleri (K.S) şöyle buyurdu:

-“Cezbe, rahmani olursa makbuldür. Ama zorla cezbeye girmek için hareket eden vebaldedir.”

Dr. Ahmet ÇAĞIL – Mehmet ILDIRAR
Cezbe Nedir , Ne Demektir?

Vird Ne Demektir?
Seyda Hazretlerinin Bir Kerameti

Antika ve Porselen Tamiri | Antika Hastanesi
İlginizi Çekebilir

Yorumlar kapalı.

Bunları da beğenebilirsiniz