Yusuf Hemedani
İbrahim-i Hüfî anlatır: Yusuf Hemedani insanlara dinden vaaz veriyordu. O mecliste bulunan iki fıkıh alimi, Şeyhe: “Sus sen bidat sahibisin!” dediler.
Lakabı: Ebu Yakup. Babasının adı: Eyyub.
Hicri 44O yılında Hemedan’ da dünyaya geldi.
On sekiz yaşında Bağdat’a gelip, Ebu İshak-ı Şirazî’ den okudu. Hanefi fıkıh ve münazara alimi oldu. Ebu Ali Farmedi hazretlerinden feyz alıp, kemale geldi.
Muhyiddin-i Arabî bir kitabında diyor ki: 6O2 (m.12O5) senesinde Şeyh Evhadüddin-i Hamid Kezmanî, Konya’ya geldi ve şöyle dedi: “Hemedan’da Yusuf-i Hemedanî, altmış yıldan ziyade irşad etmişdir. Bir gün bir yere gitmek istedi. Hayvanın yularını serbest bıraktı. Hayvan bunu, şehir dışında bir mescide götürdü. Mescitte bir genç bir şey sordu. O da cevabını verdi” dedi. Muhyiddin-i Arabi burada buyuruyor ki: “Sadık olan mürit, mürşidi kendi yanına çeker.”
Horasan ilinde eşsiz. Onun kadar müritlerin terbiye işini başaran olmamış.
Meclisi birçok ulema ve sulaha ile dolup taşardı. Bir bir gelip feyz alıp giderlerdi. Bir gün Gavs’ı Geylani (Şeyh Abdülkadir), İbni Saka ve İbni Asrun, üçü birden Yusuf’u ziyarete karar verirler. İbni Saka der ki:
-“Ona öyle sorular hazırladım ki bilmesi bir yana hayatında duymamış bile..” îbni Asrun:
-“Ben de öyle sorular hazırladım ki, cevabını ya bilir veya bilmez.” Şeyh Abdülkadir Geylani de:
-“Ben sizin gibi düşünmüyorum. O zatı ziyaretim, elini öpüp dua ve feyzini almak isteğimdendir” der. Ve Bağdat’da Nizamiye medresesinde büyük topluluk önünde ibni Saka sorularını sormadan cevabını alır ve kendisine denir:
-“Senin gözünde küfür kıvılcımları görüyorum, korkanm ki sen, küfür üzere ölesin.” İbni Asrun da cevabını alır ve:
-“Senin sonun tehlikelidir, imanını ya kurtarır veya belli olmaz” der. Abdülkadir Geylanî’ye de:
-“Senin zamanında ayağın, o zamanın bütün velilerinin omuzları üzerinde olacaktır.” denir.
Gidiş..
Gavs’i Geylanî de ma’lum… Büyük Gavs..!
Abdülhalık Gücdevanî ve Hace Ahmed Yesevî gibi büyük veliler yetiştirmiştir. (Zinet-ül Hayat), (Menazil-üs-Sayirin) ve (Menazil-üs-salikin) kitapları meşhurdur.
Yusuf Hemedani hazretlerinin talebesi dörttür: Hace Abdullah Berkî, Hace Hasan Endakî, Hace Ahmed Yesevî ve Hace Abdulhalık Gücdevanî (kaddesallahü esrarehüm). Hace Yusuf’ dan bu dördün her biri yüksek makamlara erişmişlerdir. Bunlardan başka edep yolunda ve hizmetinde daha başka halifeleri de vardır. Bütün dostlarına, Hace Abdulhalık hazretlerine tabi olmalannı irade etti. Hace Ahmet Yesevî Türkistan tarafına göçetti.
İbrahim-i Hüfî anlatır: Yusuf Hemedani insanlara dinden vaaz veriyordu. O mecliste bulunan iki fıkıh alimi, Şeyhe: “Sus sen bidat sahibisin!” dediler. Şeyh onlara dönüp: “Siz ikiniz susun, size diri denmez” buyurdu. O anda her ikisi bulundukları yerde ölüverdiler.
Hemedan’dan bir kadın ağlayarak huzuruna geldi ve:
“Oğlumu Bizanslılar esir etmişler” dedi. Sabredin buyurdu.Sabredecek halim kalmadı dedi. Bunun üzerine şeyh: “Ya Rabbi, esirini kurtar, üzüntüsünü neşeye çevir” diye dua edip, o kadına: “Evine dön, oğlunu evde bulursun” buyurdu. Kadın eve gelince, bir de ne görsün, oğlu evde oturur. Şaşakaldı. “Anlat evladım!” dedi. Oğlu şöyle anlattı: “Biraz evvel Konstantiniyye’de (İstanbul’da) idim. Ayaklarım bağlı, başımda muhafız vardı. Birden bir kimse geldi. Beni kaptığı gibi bir anda buraya getirdi.”
Cemaatinden biri, hazreti Haceden ayrılıp, Hacede bulunmayan bir kötü işle Haceyi kötülemeğe başladı. Şeyh Hazretleri: “Bu adam öldürülür” buyurdu. Gerçekten öldürüldü. Hicri 535 yılında vefat etti. Merv’ de defnedildi. Mübarek; vücutça zayıf ve küçüktü, buğday benizli, siyah sakallı, tek tük beyazı vardı. Züht ve takvası İmam-ı Azam gibiydi.
Yusuf Hemedani
Yorumlar kapalı.