Çocuklarımıza iyi örnek oluyor muyuz?
Bir adam Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) gelerek; “Ey Allah’ın Rasulü, kendisine iyi davranıp hoş sohbette bulunmama en fazla layık olan kimdir?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v) “Annen!” diye cevap verdi. Adam “Sonra kim?” diye sordu; Rasulullah Efendimiz “Annen!” diye cevap verdi. Adam tekrar “Sonra kim?” diye sordu; Rasulullah Efendimiz (s.a.v) yine “Annen!” diye cevap verdi. Adam dördüncü kez “Sonra kim?” diye sorunca; Allah Rasulü “Baban!” buyurdu. (Buhari, Edeb, 2; Müslim, Birr 1)
Başka bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
“Siz insanların hanımlarına karşı iffetli davranın ki sizin hanımlarınıza da iffetli davranılsın. Siz babalarınıza iyilik ve itaat ediniz ki çocuklarınız da size iyilik ve itaat etsinler.” (Hakim, Müstedrek, 4/154; Münziri, Et-Terğib ve’t-Terhib, nr. 3663)
Daha önceki konularda da ifade edildiği gibi, Allah Teala kendisine ibadetten sonra anne ve babaya itaati emretmiştir. Çünkü insanın dünyaya gelişi ve yetişmesinde anne ve babanın çok büyük hakkı vardır. Bu hak hiçbir şeyle ödenmez. Ancak anne babanın da çocuklarına karşı bazı sorumlulukları vardır.
Ebeveynin çocuğuna karşı vazifeleri
Baba, ailenin reisi olup onların din ve dünya işlerinden sorumludur. Buluğ çağına kadar bir çocuğun bakım, eğitim, terbiye ve farz olan ilimlerin öğretilmesi babaya aittir. Baba çocuğuna bu bilgileri ya kendisi öğretmeli ya da evladını öğreten birine göndermelidir. Bu işte anne de babanın yardımcısı olup ikinci derece sorumludur.
Özellikle kız çocuklarının terbiye ve yetişmesinde annenin hizmeti daha büyüktür. Bütün bunlar emanete sahip çıkmak ve yüce Allah’a karşı sorumluğumuzu yerine getirmektir. Aile içinde Allah rızası için ortaya konan bütün çabalar, çalışmalar ve harcamalar birer sadakadır, hayırdır, hizmettir.
En güzel hizmet, insanın nefsine ve nesline edep kazandırmasıdır; çünkü edebin sonu cennettir. Edep, zengin fakir her ailenin kurtuluş sebebidir.
Rasulullah Efendimiz (s.a.v) bir aile reisinin temel görevlerini özetle şöyle belirlemiştir: “Çocuğun baba üzerinde üç hakkı vardır: Ona güzel bir isim koyması, okuma yazmayı (yani ilmihal bilgilerini) öğretmesi, evlenecek yaşa gelince onu evlendirmesi.” (Ali el-Muttaki, Kenzu’l-Ummal, nr. 45416)
Başka bir hadis-i şerifte Rasulullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiği zaman namazı (öğretin ve kılmalarını) emredin. On yaşına geldiklerinde kılmazlarsa, el ile hafifce vurun. On yaşında yataklarını ayırın.” (Ebu Davud, Salat, 26; Tirmizi, Salat, 182)
Yüce Yaratıcımız, Rahmet Peygamberimiz’in (s.a.v) şahsında bütün aile reislerine şu emri vermiştir: “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; seni biz rızıklandırıyoruz.
Güzel sonuç, takva ile elde edilir.” (Taha, 132) Bu ayet indiği zaman, Hz. Fatıma (r.a) ile Hz. Ali yeni evlenmişler ve ayrı bir eve yerleşmişlerdi. Fahr-i Kainat (s.a.v) Efendimiz, sevgili kızı Hz. Fatıma (r.a) ile damadı Hz. Ali’yi (r.a) sabah namazına kaldırmak için evlerine kadar bizzat teşrif ediyor, zahmete giriyor, kendilerine şefkatle seslenerek, “Allah size rahmet etsin, haydi namaza!” diye çağırıyordu. Buna altı ay devam etti. (Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, 5/613)
Anne ve babalar bu konuda çok hassas olmalıdır. Uyku halindeki bir kimseyi ibadet gibi gönül huzuru isteyen bir işe çağırırken, çok tatlı ifadeler kullanmalıdır. Sert davranışlar ve hakaret içeren sözlerle ibadete çağrı olmaz.
Çocuklarımızı ibadete çağırırken gerekirse ciddi olmalı, fakat asla nefret ettirici bir üslup kullanmamalıyız. Buna özellikle sabah namazında dikkat etmeliyiz. Bu işte Allah’tan özel yardım istemeli, sabır, dua ve tevazu ile yuvamıza ilahi rahmeti çekmeliyiz.
Çocuklarını ihmal eden, onlara Allah’ın emir ve yasaklarını, Peygamber Efendimiz’in güzel ahlakını öğretmeyen ve iyi örnek olamayan anne baba büyük vebal altındadır. Din konusunda baba ve anneye düşen en önemli iş, çocuklarından yapmasını istedikleri güzel şeyleri önce kendilerinin yapması ve buna devam etmesidir.
Ayette, “Ailene namazı emret, sen de sabırla ona devam et!” buyrularak terbiyenin temel kuralı öğretilmektedir. Bu hüküm, bütün hayırlı işlerde böyledir.
Hz. Ali (r.a) der ki: “Çocuklarınıza şu üç şeyi öğreterek terbiye verin: Onlara Hz. Peygamber’in (s.a.v) sevgisini aşılayın. Hz. Pegamber’in (s.a.v) Ehl-i Beytini sevdirin. Kur’an-ı Hakim’i okutun (ilahi emir ve yasakları öğretin). °üphesiz Kur’an hafızları Allah’ın gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde peygamberler ve seçilmiş kullar ile birlikte olurlar.” (Ali el-Muttaki, Kenzu’l-Ummal, nr. 45409)
Ne yaptın ki ne bekliyorsun!
Adamın birisi yanında oğlu ile birlikte Hz. Ömer’e (r.a) gelerek; “Bu benim oğlumdur; bana karşı geliyor” diye şikayette bulundu. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a) “Allah’tan korkmuyor musun, niçin ana-babana karşı geliyorsun?
Ana-babanın, evladı üzerinde şu kadar hakkı var” diye genci uyardı. O zaman genç çocuk;
“Ey müminlerin emiri, çocuğun baba üzerinde hiç hakkı yok mudur?” diye sordu. Hz. Ömer de (r.a);
“Evet vardır. Çocuğa iyi bir anne seçmesi, doğunca güzel bir isim koyması, ona Kur’an-ı Kerim’i ve farz ibadetlerini öğretmesi, evlenecek yaşa gelince evlendirmesi, çocuğun babası üzerindeki haklarındandır” buyurdu.
O zaman çocuk; “Vallahi, babam Müslüman kadınları bırakıp dört yüz dirheme satın aldığı bir cariye ile evlendi. Bana güzel bir isim vermedi. ismimi böcek manasına gelen Cu’la koydu. Bana Kur’an-ı Kerim’den ve ibadetlerden hiçbir şey öğretmedi” dedi.
Bu sözler üzerine Hz. Ömer çocuğun babasına dönerek; ‘Oğlum bana itaat etmiyor’ diyorsun. Halbuki o sana karşı gelmeden önce sen onun haklarını çiğnemişsin; şimdi kalk ve oğluna karşı vazifeni yap” diye adamı uyardı.
M. Saki El Hüseyni
Himmet
Peygamberlik Sırası
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?
Antika ve Porselen Tamiri | Antika Hastanesi