Gavsın Himmeti
1970 yılında Gavs-ı Kasrevi (Seyyid Abdulhakim) Hazretleri Diyarbakır’a gelmişti. Yanına bir genç getirdiler, ziraat mühendisiymiş.
-“Efendim bu genç aklını kaybetti doktorlara götürdük ama bir çare bulamadık.İzmir de sizi tavsiye ettiler.Sizden başka bir çaremizde kalmadı lütfen bu gencin haline acıyıp merhamet edin sağlığına yeniden kavuşsun..” dediler.
Gavs Hazretleri gence bazı sorular sordu. Onun verdiği cevap üzerine bir kağıda bir şeyler yazdı sonra o kağıdın orada yakılmasını buyurdu. Kağıt yakıldı genç sanki derin bir uykudan uyanmış gibi kalkıverdi. Aklı başına geldi. Gavs-ı Bilvanisi Hazretleri gence ;
-“Hasta olduğun gün ne yapıyordun?” diye sordu.Delikanlı ;
-“Bir akşam vaktiydi İzmir de sahildeydim. Denize girmiştim. Ne olduysa o zaman oldu sonra olup biten hiç bir şeyi hatırlamıyorum” dedi.Gavs Hazretleri gence ;
-“Akşam ile yatsı arası denize girme, sulara cinler şeytanlar dolar onlar sana musallat olmuşlar bizde sana musallat olan şeytanın ismini senden öğrenip yaktık senin şuurun yerinde değildi bir daha akşam ile yatsı arası denize girme!..” buyurdu.
Genci getirenler dualar ederek oradan ayrıldılar.
Dr.Ahmed Çağıl
Gavsın Nazarı
Gavs-ı Hizani Seyyid Sıbğatullah Arvasi k.s hazretlerinin bir müridi şu hadiseyi anlatır:
Gavs-ı Hizani k.s. hazretlerinin büyüklüğünü anlamayan Molla Abdülgafur isminde biri vardı. Molla ilmi ile kibirleniyor, Gavs-ı Hizani’nin manevi tasarrufunu kabul etmiyordu. Her Cuma getip Gavs’ın camisinde namazını kılıyor, namazdan sonra derhal camiyi terk ediyordu.
Bir Cuma günü Molla Abdülgafur caminin kapısında Gavsımız’la karşılaştı. Gavs-ı Hizani (k.s) hazretleri:
-“Ey Molla! Sen bizde hangi kötülüğü gördün ki arkamızdan konuşup gıybetimizi yaparsın, “buyurdu. Molla Abdülgafur bu hitabı anlamamış olacak ki:
-“Bunca insanı aldatıp peşinde koşturduğun yetmez mi ki, beni de onların arasina katmak istersin” dedi.
Bu sözü üzerine, Gavs-ı Hızani k.s. ona öyle bir nazar etti ki, Molla yıldırım çarpmış bir ağaç gibi yere yıkıldı. Sonra ayağa kalkıp Gavs Hazretleri’nin ellerine kapandı. Bir yandan ağlıyor,
bir yandan da
-“Ne olur efendim, beni affediniz. Kötü ve yalancı olan benim. Yaptıklanma pişman oldum.” diyordu.
Molla Abdülgafur’a;
-“Gavs Hazretleri’nde ne gördün ki böyle bir anda değiştin” diye sorulduğunda şöyle dedi:
-“Bana öyle celal ile nazar edince, vallahi başım arşa kadar yükseldi, sonra yere düştüm. Bu hali yaşadıktan sonra onun büyüklügünü anlamadığım için nasıl pişman olmam!”
ZAMANIN HALİ
Seyyid Sibgatullah Arvasi (k.s) hazretleri (vefatı 1870) bir sohbetlerinde şöyle buyurmuştur;
-“Şu son asırlarda, bid’atterden sakınıp Sünnet ile amel etmek, gece karanlığında ışık saçıp etrafı aydınlatmak gibidir. Peygamber Efendimiz s.a.v. ‘İslam garip olarak başladı, tekrar başladığı gibi garip hale dönecektir. Gariplere ne mutlu!’ buyurmuştur.
Zaman gurbet ve gariplik zamanıdır. Bu nedenle geçmiş zamanlarda yaşamış bir müridin çok amel ve gayretle ulaşabildiği makamlara, bu zamanda yaşayan bir mürid az bir gayretle ulaşabilir.”
Gavsın Himmeti