Şems Suresi
Kuranı Kerim’in 91.suresi olan Şems Suresi
Kadir suresinden sonra Mekke’de inmiştir, 15 ayettir. Adını, surenin ilk kelimesi olan ve “güneş” anlamına gelen “şems”ten alır. Bu surede insanın yaratılışında var olan iki özellik ele alınır: İyilik ve kötülük. İnsanın yaratılışında, iyi olmak da kötü olmak da kabiliyet olarak vardır.
Bu tür doğal varlıklar ve olaylar üzerine yemin edilmesi hem evrenin genel düzenine, bunun insanlar için taşıdığı faydalara ve bu düzeni yaratıp yaşatan ilâhi kudretin büyüklüğüne hem de sonraki ayetlerde ele alınan konunun önemine dikkat çekmeyi amaçlar.
“Kuşluğu” diye çevirdiğimiz duhaha tamlamasına “güneşin ışığı, aydınlığı, sabah vakti, gündüz” gibi manalar da verilmiştir (Şevkani, V, 524). Ayın yani ışığının güneşin ardından gelmesi, ışığını ondan almasını veya güneş batınca ardından ayın doğmasını yahut ayın ilk göründüğü hilâl durumunu ifade eder.
- ayette insan (nefs) üzerine yemin edilmesi onun fıtri üstünlüğüne işaret eder. “Nefsin (insanın özü olarak) şekillendirilip düzenlenmesi”nden maksat ona maddi ve manevi güçlerin yerleştirilmesi, her gücün yapacağı görevin tayin edilmesi ve nefse bu güçleri kullanacak organların verilmesidir.
- ayetteki fücûr her türlü kötülüğü, günah ve sapmayı; âyette fücûrun karşıtı olarak kullanılan takva ise burada doğruluk, iyilik ve hak yolda kararlılığı ifade eder. Aynı ayetteki elheme fiilinin masdarı olan ilham, bu bağlamda fücur ve takva kelimeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, “Allah Tealâ’nın insanın fıtratına doğru ve yanlışı, iyilik ve kötülüğü, günah ve sevabı bilme, tanıma, ayırt etme, birini veya diğerini seçip yapma gücü ve özgürlüğü vermesi”; dolayısıyla “insanın her türlü deney ve öğrenimden önce, apriorik olarak bu yeteneklerle donanmış bulunması” şeklinde açıklanabilir.
Böylece Kur’an’ın insan anlayışının bir özeti sayılabilecek olan 7-8. ayetler, insanın ahlâki bakımdan çift kutuplu bir varlık olduğunu, iyilik veya kötülük yollarından dilediğini seçebilecek bir tabiatta yaratıldığını ve onun kurtuluş veya mahvoluşunun bu seçime bağlı bulunduğunu göstermektedir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
- Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına
- Güneşi takip ettiğinde Ay’a,
- Onu açığa çıkarttığında gündüze,
- Onu örttüğünde geceye,
- Gökyüzüne ve onu bina edene,
- Yere ve onu yapıp döşeyene,
- Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene,
- Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki,
- Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir,
- Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
- Semud kavmi azgınlığı yüzünden (Allah’ın elçisini) yalanladı.
- Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında,
- Allah’ın Resûlü onlara: “Allah’ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!” dedi.
- Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti.
- (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!