Menzil’de yaşlı birine rastladık. Yaşlı bir adam, altmış beş yaşlarında vardı. Baktım caminin avlusunda geziniyor. Hali hoşuma gitti yaklaştım,
-“Nerelisin?” dedim.
-“Ankaralıyım” dedi.
-“Niçin geldin buraya?” deyince adam,
-“Ben geçen sene yine gelmiştim buraya. Çok içki içiyordum, buraya geldim tövbe ettim, düzeldim. Fakat bir müddet sonra bende yeniden içki içme isteği başladı. Kendi kendime, ‘Hemen yine bir Menzil’e gideyim yoksa eski halime döneceğim’ deyip buraya geldim” dedi. Adama,
-“Peki, içki içme isteği gelmeden evvel neden buraya gelmedin. İnsanın iki üç ayda bir mürşidini ziyaret etmesi çok kıymetlidir” deyince adam,
-“Kurban ilk kez senden duyuyorum. Kimse bize bir şey söylemedi. Söyleselerdi gelirdim” dedi.
Kardeşler, bu vazife de bize düşüyor. Bilhassa da vekil kardeşlerimize. Biz de dahil hepimize düşüyor aslında. Hakikaten bilmiyorlar. Onlara yardımcı olmamız, uyarmamız, öğretmemiz lazım. Vazifemiz de bu. Zaten başka bir şey de elimizden gelmiyor.
Biz bu kadar söz yardımını da yapamazsak onlar nereden öğrenecekler. Sonra tövbe edenlerin tövbe ettikten sonra yalnız kalmaması gerekiyor.
Yeni tövbe eden bu kimselerin yakın arkadaşından sofî varsa onları alıştırıncaya kadar yardımcı olmaları çok güzel olur.
Bazı sofî kardeşlerimiz bu hususta duyarlı davranmış. Evveliyatı bozuk olan kardeşler tövbe ettikten sonra yalnız bırakmamışlar. Sofîler onları sık sık hem Menzil’e hem hatmeye götürmüşler. Yeni tövbe alanlar o sofîlerden çok razılar.
-“Allah onlardan razı olsun, bizi kendi halimize bırakmadılar. Yoksa biz kendi başımıza kalsaydık buralara gelmez, gidemezdik. Kurtulmamıza onlar sebep oldular” diyorlar.
Kardeşler inanın, biz onlara yardım etmezsek onlara eski kötü arkadaşları yardım ediyor. Bizim orada tövbe edip içkiden kurtulan iki arkadaşa, içkili lokanta sahipleri teklif etmişler,
-“Yeter ki gelin. Size bir sene bedava içki vereceğiz. Gelin tekrar bu sanata (içki içmeye) başlayın” demişler.
Bakın ne kadar teşvik ediyorlar. “Size bir sene bedava içki. İstediğiniz kadar için.” Bu kadar kolaylığı biz hiçbir sofîye yapamıyoruz. Onlar bu kötü yol için bu kadar yardım yapabiliyorlar, biz iyi yol için hiçbir şey yapamıyoruz.