Tefekkür nedir?
Tefekkür; kelimesi düşünmek, anlamaya çalışmak manasındadır.
Tefekkür; herhangi bir konuda, geniş, derin ve sistemli düşünmek demektir.
Tefekkür; varlıkların, kâinatın ve olayların hakikatini anlamaya çalışmaktır.
Tefekkür, Allah Teâlâ’nın eşyadaki tecellilerini okumak ve onlardaki hikmetleri anlamaya gayret göstermektir.
Tefekkür, adeta varlıklar ile konuşmak ve her gördüğüne yüce Allah’tan haber sormaktır.
Tefekkür, olmayan bir şeyi hayal etmek değil, varlıklardaki manayı görmektir.
Kalp âlemi
Tefekkür, kalp gözüyle varlıklara bakmak ve onlarda yazılı İlâhî ibretleri okumaktır.
Tefekkür, düşünmek ve fikir imal etmektir. Bu bakımdan yaratıklar arasında yalnız insana has bir özelliktir. İnsanı diğer yaratıklardan ayıran bir vasıftır.
Tefekkür, insanı Allah’a inanmaya, O’nun emir ve yasaklarına tabi olmaya sevk eden yoldur.
Seyyid Şerif el-Cürcanî, tefekkürün “Kalbin maksada vasıl olması için eşyanın manalarını anlamaya yönelmesi” veya “Eşyanın hakikatini idrak etmesi için kalpte olan bilginin izhar edilmesi” şeklinde gerçekleşen bir faaliyet olduğunu belirtir.
Tefekkür çeşİtleri
Tefekkürün birçok çeşitleri varıdır. Büyük veli Muhammed b. Hamid et-Tirmizî, tefekkürün çeşitlerinden bahsederken şöyle demiştir: Tefekkür beş çeşittir:
1. Allah Teâlâ’nın yarattığı şeylere bakıp, O’nun yüceliğini düşünmek. Bundan marifet yani Rabbini tanımak hâsıl olur.
2. Allah Teâlâ’nın nimetlerini ve ihsanlarını düşünmek. Bundan muhabbet hâsıl olur.
3. Allah Teâlâ’nın vaad ettiği nimetleri ve mükâfatları düşünmek. Bundan ibadete karşı rağbet ve ibadet yapma şevki hâsıl olur.
4. Allah Teâlâ’nın azabını düşünmek. Böyle tefekkür eden kimse, Allah’a isyan etmekten sakınır.
5. Allah Teâlâ’nın verdiği nimetler ve ihsanlan yanında, nefsin kötülüklerini düşünmek. Bundan da, geçmiş günahları hatırlayarak Allah’a karşı hayâ, utanma hâsıl olur.
Evliyanın büyüklerinden Ebû Ali Ruzbarî (k.s), “Tefekkür nedir?” diye soran birisine; şu cevabı vermiştir: “Tefekkür dört türlü olur:
- Allah Teâlâ’nın mahlûklarındaki güzel sanatları, faydaları düşünmek, O’na inanmaya ve sevmeye sebep olur.
- O’nun vaad ettiği sevapları düşünmek, ibadet yapmaya sebep olur.
- O’nun haber verdiği azapları düşünmek, O’ndan korkmaya, kimseye kötülük yapmamaya sebep olur.
- O’nun nimetlerine, ihsanlarına karşılık, nefsine uyarak günah işlediğini, gaflet içinde yaşadığını düşünmek, Allah’tan hayâ etmeye, utanmaya sebep olur.”
Tefekkürün önemi
Gerek dünyada gerekse âhirette, mesud olmanın temeli tefekkürdür. Tefekkür olmaksızın insanın, dünya ve âhiretini imar etmesine ve bu iki dünyada saadete erişmesine imkân yoktur. İnsan, ancak tefekkür sayesinde iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt edebilir; eğri yolu bırakıp doğru yolda gidebilir. Bu sebepledir ki Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de her hayrın ancak tefekkürle başladığına işaretle, sık sık insanlara tefekkürde bulunmalarını emretmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de yaklaşık 500 kadar âyetin sonunda insanlar,
“Hiç tefekkür etmiyor musunuz?’’, “Hiç akıl etmiyor musunuz?”, “Hiç şuur etmiyor musunuz?” gibi ifadelerle daima düşünmeye, tefekkür etmeye davet edilmiştir.
İslâm’da tefekkürün gayesi Allah Teâlâ’yı tanımaktır. Eserden müessire intikaldir. Bu İlâhî mana içinde iyi, güzel, hayırlı olan neticelere varmaktır. Tefekkürün konusu da, Allah’ın yarattığı her şeydir. Mahlûkattaki Rabbanî sanat ve güzelliklerdir.
İslâm’ın tefekküre verdiği bu önem ve Hz. Peygamber’in (s.a.v) aynı konudaki ısrarlı tavsiyeleri karşısında müslüman, derin bir tefekkürün içinde bulunmalı, her hal ve hareketini düşünerek ve hak ölçülerine bağlayarak yapmalıdır. Kâinatta her ne varsa Allah’ın mahlûkatıdır. Allah’ın yarattığı kâinattaki her zerrede, bizler için şaşılacak haller vardır ki işte onlarla Allah’ın hikmeti, kudreti, celali ve azameti insanoğluna görünür. İnsanoğlu kâinattaki eşyaya bakarak Allah’a ve O’nun varlığına inanır ve imanı kuvvet bulur.
İnsanoğlu, tefekküre önce kendi varlığından başlamalı ve üzerine farz olan ibadetlerinin noksanlarını telafi etmeli, sonra tüm azalarını Allah’ın rızasını kazanmak için nasıl kullanacağını, nasıl kullanması gerektiğini tefekkür etmeli.
“Allah’ın bana bahşettiği azalarımı, şükrünü eda etmek için O’nun rızasını kazanmak yolunda kullanmam lazım” demeli, dilini, gözünü, kulağını, el ve ayağını, malını ve aklını Allah’ın rızasına uygun olarak, O’nun yolunda kullanmalıdır. Şehvet, kibir, cimrilik, riya, haset ve su-i zan, gurur gibi sıfatları varsa terketmeli, Allah’ın kendisine verdiği en büyük kalp nimetini bu kötü sıfatlarla kirletmenin insanı Allah’ın, cennet ve cemalinden uzaklaştıracağına inanmalı, bu kötü alışkanlıklarını terk ve tedavi yoluna gitmelidir.
İnsan bütün günahlarına samimiyetle tövbe etmeli, Allah’ın verdiği musibetlere sabır, nimetlerine şükür etmeli. İnsanlara karşı mütevazi, insan ve hayvanlara karşı merhametli olmalı, Allah’a bilerek tevekkül etmeli. Kur’ân-ı Kerîm’i çok okumalı, anlamını tefekkür etmeli, gerek Kur’ân-ı Kerîm’de gerekse hadis-i şeriflerde çok ince sırlar ve hikmetler olduğunu unutmamalıdır.
İmansızlığın sebebi
Tefekkürden uzak kalmaktır
Tefekkür; Allah’a inanmaya, O’nun emir ve yasaklarına tabi olmaya götüren en büyük yoldur.
İnsan yalnız kendi yaratılışına baksa yahut yalnız kendisinin yaratılışında ilk madde olarak görülen nutfe üzerinde tefekkür etse, bu dahi Allah’ın varlığını ve birliğini isbat etmek için yeterli bir delil teşkil eder.
Bu yazı Semerkand yayınlarından çıkan Siraceddin Önlüer‘in “Kalp Alemi” isimli kitabından alınmıştır.
Kitabı Satın almak için tıklayın.
Yorumlar kapalı.