Sohbetin Fazileti
Abdurrahmân-ı Tağî(k.s) hz.Ieri buyurdular ki:
– Vaaz ile sohbet arasında çok fark vardır. Şöyle ki; sohbet cezbeden gelir. Yani muhabbet ile husule gelir, oysa vaaz böyle değildir.
Ayrıca ilâhi sohbete iştirak edip dinleyenlere feyz ve nisbet geldiğinde hem dinleyiciler hem de sohbet eden feyz ve nisbet alırlar. Vaaz ise böyle değildir, gelen feyz dinleyicilere akar.
Sohbet eden sufi kendi gönül deryasından konuşmalıdır. Şeyhin durumu değişiktir. O’nun başka deryalardan söz etmesi lazımdır. Bir başka seferinde buyurduğu “Müridin nisbeti şeyhin nisbetinden daha çoktur” sözü böyle açıklanmış oldu.
Zira mürid vahdet deryasında gark olmuş olabilir veya rabıta halindedir. Üstadın rabıtasında olsa da Üstad’dan dolayı Allah (C.C)’ı tefekkür etmiş olur. Neticede her iki durumda da vahdet denizine dalmaktadır. Bu mübarek sözlerinden anladım ki, şeyhim burada ‘Mürid hiç bir zaman derya-i vahdetin dışına çıkamaz, mürşidde devamlı olarak müridini düşünür ” şeklindeki sözlerinin şerhini yapıyorlardı.
Şu beyitle sohbetlerini bitirdiler.
Ben senin peşindeyim,
Oysa sen başkasının peşinde
Seyda-i Tağî(k.s) hz.lerinin açıklamasına göre bu beyît, Mürşidi kendisinin peşinde koşarken, müridin dünyalık meselelerle uğraşmasına işaret etmektedir. İbrahim Çokreşî (k.s) diyor ki;
Şimdi üstad hazretlerinden anladığıma göre vaiz ile şeyh arasındaki farkı açıklamak istiyorum. Hatta yazdıktan sonra şeyhime gösterip tashihini isteyeceğim. Bu husustaki kanaatlerini şöyledir.
Şeyh bir başkasının feyz deryasından istifade ederek sohbet etse bile Rabbinin muradı uyarınca sohbet eder.
O aynı zamanda cezbenin zirvesindedir. Oysa vaiz öyle değildir. O başkasının deryasından istifade etse bile, yine de nefsinin arzularına mukayyet kalarak konuşur. Bunun yanında şeyh söylediği sözlerle hemhal olur yani yaşar. Bu duruma uymadıkça konuşmaz. Oysa vaiz öyle değildir. O kendisinin uygulamadığı nasihatleri başkasına verebilir. Bu yazmış olduklarımı bilahare şeyhime tashih etmesi için gösterdiğimde “Bu söylediklerin doğrudur. Şu var ki, söylediklerin sadece dünyevî menfaat peşinde koşan vaizlerle, şeyhin arasındaki farkı ortaya koyuyor.” dedi ve sohbetlerine şöylece devam buyurdular:
“Sohbet eden kişi ve mürşit ile vaiz arasındaki esas fark şudur; Sohbet ehli ve mürşit, müşahede ve muhabbetin cezbesiyle sarhoş olarak sohbet eder. Vaiz ise havf ve reca saikassıyla vaaz eder. Çünkü müşahade haliyle yetişmemiştir.”
Abdurrahmân-ı Tağî (k.s) hz.lers şöyle buyurdular:
- Yeni intisab eden sofilere talimatı sağlam bina ediniz, onları güzelce eğitiniz. Bildiğiniz şeyleri sohbet üslûbu içinde öğretiniz. Tarikatın âdabını onlara güzelce belletiniz. Eğer bazı sûfiler müridliklerini zamanla kaybediyorlarsa sebeb âdâb ve eğitim eksikliğidir.
Abdurrahman-ı Tağî (k.s) Hz.leri daha önce bir kâfire ait olan bir evde sohbet ederken şöyle buyurdular:
-“Cehri olarak Kuran okumak ve sohbet, evlerden zulümâtı kaldırır. Onun için bu evin sahibi bildiği sureleri cehri olarak okusun.”
Abdurrahman-ı Tağî (k.s) hz.leri şöyle buyurdular:
– Ashab-ı Kiram(r.anhüm), Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV) Efendimizin sohbetine iştirak ettiklerinde arasıra söze katılarak sohbeti arttırırlardı. Sizde öyle yapın ki sohbetimiz vaaza dönmesin.
Abdurrahmân-i Tağî (k,s) Hz.eri sohbeti teşvik için şöyle buyurdular:
-“Sohbet peşinde koşmayı severim. Nerede sohbet ehli varsa oraya gitmek isterim. Mümkün mertebe hiç bir dervişin sohbetini kaçırmak istemem.”
Mehmet Ildırar (Mehmet Yarbay)
Sohbetin Fazileti
Himmet
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?