Dünyaya Dalmaktan Salih Niyet ile Kurtuluruz
Bu dünyaya geliş amacımız Allah Teala”ya kulluk etmek, yani ibadet etmektir. Yüce Rabbimiz
-“Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat, 56) buyuruyor.
Makbul ibadetlerimizle Yüce Allah”a yakınlaşır, O”nun rızasını kazanırız. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetleri hep Allah Teala”nın emrini yerine getirip, rızasını kazanmak için yaparız. Bunlar farz ibadetlerdir. Bir de zikir, tefekkür, dua gibi nafile ibadetler vardır ki bunlar da yine Allah Teala”nın rızasına kavuşmak ümidiyle yapılır. Ancak Allah Teala”nın rızasına giden tek yol bunlar değildir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Ameller niyetlere göredir” buyuruyor. Büyüklerimizin de buyurduğu gibi, mümin bir kul niyetine Allah rızasını aldığı her işte ibadet ediyormuş gibi sevap kazanır. Bu, ister ev işleri olsun, ister okul dersleri olsun, ister mesai harcadığı mesleği olsun.
Yüce dinimizde hayattan kopmak yoktur. Nitekim Allah Rasulü (s.a.v) “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalışın” buyuruyor. Evet, bu dünyada yapmamız gereken pek çok iş var. Yemek yemekten tutun çalışıp meslek sahibi olmaya, ev işlerinden uykuya, yaşamamız için gerekli fiiller son nefesimize kadar bitmeyecek. Tamamen dünyalık olan bu ihtiyaçlarımız bizi Allah”tan uzaklaştırabileceği gibi tam tersi O”na ulaştıracak birer vesile de olabilir.
Otursak sevap kalksak sevap
Halk içinde dinden uzak olanlar dinin emir ve yasaklarını duyduklarında “Otursak günah, kalksak günah” gibi cahilce ve edep dışı bir cümle kullanırlar. Bu, “Benim ne yediğime, ne giydiğime din niye karışır?” demektir aynı zamanda. Yani dinin bu kadar kapsayıcı olması o kişileri rahatsız eder. Doğrudur; din sadece ibadethanelere yahut kalplere mahsus değildir, bütün bir hayatı kapsar. Bu gerçekten yola çıkarak, niyetimizi Allah rızası için belirlediğimizde oturmamızın da kalkmamızın da sevap olabileceğini bilmeliyiz.
Gavs-ı Sani Hazretleri bir sohbetlerinde şöyle buyurmuşlardır:
-“Allah için çalışmak, ebedi hayat için çalışmak, aslında insanın kendisi için çalışmasıdır.” Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadis-i şeriflerinde “Dünya ve içindekiler melundur, Allah lanet etmiştir. Allah rızası için yapılan işler bunun dışındadır” (Tirmizi, İbn Mace) buyurur. Bunun için niyet çok mühimdir. Niyet sağlam olursa hem dünyayı kazandırır, hem ahireti kazandırır. Gavs (k.s) bu hadise binaen şöyle buyurdu: Bir insan sabah kalktığında elbisesini giyerken, abdest alırken, işe gitmeden önce;
-“Ya Rabbi senin için çalışıyoruz, sen rezzak-ı mutlaksın, çalışmasak da rızkımızı verirsin. Sen çalışmayı vacip kılmışsın. Ailem için, çoluk çocuğum için çalışmayı vacip kılmışsın; bu vacip görevimi yerine getirmek için çalışıyorum” diye niyet etse, akşama kadar camide ibadet etmiş, vaktini secdede geçirmiş gibi sevap alır.
Salih niyet haramlardan korur
Allah Teala dileseydi bu işlere ihtiyacımız olmadan da yaşamamızı sağlayabilirdi. Ancak öyle olmadı ve bizi tüm bu fiillere muhtaç bir vaziyette yarattı. İnsan olarak yapmak zorunda olduğumuz bu fiillerle imtahan edildiğimizi bilmeliyiz. Mesela işine bu şekilde niyet ederek giden bir insan niyetine sadık kaldığında adaletle hükmetmeye özen gösterir, nefsine uyarak karar almaktan kaçınır, suizandan uzak durur, işinin hakkını vermeye çalışır. Salih niyet le, bu noktaları kaçırmadan rızkını temin eden bir kul her adımında Allah Teala”nın rızasına uygun davanmış olur.
Aynı şekilde okuldaki derslerine “Allah yolunda ilim elde etme” niyetiyle çalışan bir genç de kendisini kötü ortamlardan uzak tutmaya gayret eder. Böylece yüce Rabbimiz”in hoşnutluğunu kazanır. Evinin ve çocuklarının ihtiyacını gideren bir anne, niyetini Allah”a layık kul yetiştirme olarak belirlediğinde de yaptığı her iş için sevap alır.
Allah rızası için evlenmek de böyledir. İki genç Allah rızasına uygun bir evlilik yapıp hayırlı ve salih evlatlar yetiştirmek niyetiyle yola çıktığında bu da onlar için rahmettir. Temeli böyle hayırlı biçimde atılan bir evlilikte eşler bencillikten, geçimsizlikten, birbirinin hakkına girmekten sakınırlar.
Hasılı niyetlerin hayır olması insana sadece sevap kazandırmakla kalmaz, onu kötü işlerden ve haramlardan da korur. Samimiyetle niyetine sadık kalan bir insan dünyalık işlerinde dahi dünyanın cazibesine aldanmaz. En ufak bir adımında bile haramdan veya yanlış şeyler yapmaktan sakınır.
Allah dostlarının yemesi, içmesi, uyumasının bile ibadet olduğu söylenir. Burada kastedilen tek başına yemek yemek yahut uyumanın kendisi değildir. Kastedilen onların her işlerini Hak Teala”nın rızası için, kulluğu bir gereği olarak yapmalarıdır. Onlar yemelerini, içmelerini, uyumalarını hep bedenen güçten düşmeyip ibadetlerini yapabilmek niyetiyle gerçekleştirirler. O şuura hepimizin ulaşabilmesi duasıyla Allah’a emanet olunuz.
M.Saki El Hüseyni