Mürşidin gönlüne girmenin yolu
Mürşidin gönlüne girmenin ve kimseyle sıkışmadan onu ziyaret etmenin en güzel yolu, kalp yoludur. Bu yolun nasıl açıldığını Nakşibendi yolunun pirlerinden Şeyh Safi (k.s)şöyle anlatır:
“Ben, ulu arif Hace Ubeydullah Ahrar Hz.lerinin yüksek huzuruna vardığım zaman yirmi iki yaşındaydım.Henüz kendisiyle şereflenmeden Mevlana Cami Hz.leri ile tanıştım ve kendisine bu yola girme isteğimi açtım.Bana:
-“Sen gençsin, bu yolda yenisin. Hace Ubeydullah Ahrar Hz.leri ulu bir zattır. Yüksek hâllerinden dolayı müridleriyle fazla meşgul gözükmezler. Sen onun bu durumundan dolay pişman olmayasın. Eğer mutlaka kendisine intisap etmek kararını verdiysen önce git Mevlana Siraceddin Kasım Hz.leri ile görüş, ondan bu işin edebini ve yolunu öğren.” dedi. Ben de:
-“Bana bir tavsiye mektubu verin de Mevlana Kasım‘a götüreyim, sizden geldiğimi söyleyeyim ki benimle ilgilensin” dedim. Kabul etti. Mektubu Mevlana Kasım Hz.lerine götürüp takdim ettiğimde hemen ayağa kalkıp mektubu öptü ve başı üzerine koydu. Bana pek çok iltifatta bulundu. Sonra beni karşına alıp şöyle dedi:
-“Bende bir ilim ve hüner yoktur ki size vereyim. Madem ki bana bu tavsiye mektubu ile geldiniz ve her hâlinizle bir aşk adamı olduğunuzu göstermektesiniz, size bu zamana kadar kimseye açmadığım bazı hususi hâlleri bildireyim:
Hace Ubeydullah Ahrar Hz.leri hâlkın gönlünü ve iç yüzünü okuyacak bir ferasete sahiptir. Ben buna çok defa şahit oldum. Aksine ihtimal bile veremiyorum. Sana düşen vazife şudur: Huzuruna varınca gönlünü tamamen ona ver ve neticeyi bekle. Göreceksin ki mürşidimiz, sultanlar ve idareciler tarafından devamlı ziyaret edilmektedir. Bu yüzden fazlaca vakit harcamış olmaktadır.
Kendisinin zâhirî ve bâtınî meşguliyetleri çoktur. Müridleri ile tek tek ilgilenmeye vakitleri ve dereceleri müsait değildir.
O hâlde her şey müridin istidat ve gayretine kalmaktadır. Rabıta yoluyla onun gönlüne girmeye çalışmalı ve bu yolla kalben kendisiyle özel görüşme sağlamalısın. Hazretin yanına her taraftan akın akın insan geliyor, fakat bu inceliği bilmediklerinden ve bu işin aslından gafil olduklarından çokları muradına eremeden, hazretin bereket ve feyzinden mahrum olarak geri dönüyorlar.”
Mürşid güneş gibidir; Allahu Teala’nın kendisine ikram ettiği nur, sevgi, feyiz ve rahmetle herkese yönelmiş durumdadır. Artık o ışıktan nasibini almak müride kalmaktadır. Bunun için mürid kalbini açmalı ve hasretle mürşidten gelecek ilahi nasibini beklemelidir.
Aslında her şey ilahi takdire bağlıdır. Kuluna dilediğini verecek olan Allahu Teala’dır. Mürşid ilahi taksimle belirlenen şeyleri yerine ulaştırmakla görevlidir. Mürid işin kader yönünü bilmekle sorumlu değildir. Ona gereken zahiri edeplere dikkat etmektir.
Bir de maneviyat yolunda gayret ve himmetini yükseltmeli, aza kanaat etmemeli, Allahu Teala’dan daha fazla manevi ilim ve güzel ahlak istemelidir. Şu da unutulmasın ki Cenab-ı Hakk her şeyi bir ölçüyle vermekte, hikmetle yaratmaktadır.
S. Muhammed Saki El Hüseyni
Himmet
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?
Gavs Hazretlerinin Seceresi