Muhammed Baba Semmasi Hazretleri
Ali Ramiteni’ nin baş halifesi. Ramiten civarında Semmas isimli köyden.
Şah-ı Nakşibendi evlatlığa kabul eden odur.
Şah-ı Nakşibend henüz yeni dünyaya gelmiş iken, Baba Semmasi Hindevan Köşkü isimli köyün yanından geçmektedir. Gözlerini Şahı Nakşibendi’n evine dikerler ve: “Bu topraklardan misilsiz bir er kokusu geliyor. Hindevan köşkü çok yakında Kasrı Arifan (Ariflerin köşkü) olacak… sanırım çocuk doğdu. Gidip ziyaret edelim…”
Eve gidiliyor, daha üç günlük olan Şah’a dalgın nazarlarla şöyle diyor:
-“Bu benim oğlumdur, biz onu çoktan oğulluğa kabul ettik.” Müritleri içinde en büyük halifesi, Seyyid Emir Külal’ e diyorlar ki:
-“Oğlum Bahaeddin’in terbiye işini sana ısmarladım, sakın kusur edeyim deme…” Seyyid Emir Külal cevap veriyor:
-“En küçük bir ihmal gösterirsem mert değilim.”
Şahı Nakşibend hazretleri anlatıyorlar: “Evlenmek istediğim zaman, büyük babam beni Muhammed Baba hazretlerinin huzuruna gönderdi. Gideceğim sabahın gecesi, içimde gözyaşı ve dua isteği kabardı. Hace Baba’nın mescidine gidip iki rek’at namaz kıldım ve Allah’a yalvardım:
-“İlahi, bana, belalarına tahammül için kuvvet ve aşkın yüzünden doğacak mihnetlere karşı takat ver!”
Sabahleyin Hacenin huzuruna girince, buyurdular: “Bir daha dua ederken şöyle et: “İlahi rızan hangi noktadaysa, bu kulunu orada bulundur! Eğer Allah dostuna bela gönderirse, yine inayetiyle o belaya sabır ve tahammülü de ihsan eder. Fakat Allah’tan ne geleceğini bilmeden, bela ister gibi dua doğru değildir.” Muhammed babanın, bir gece evvelki halimi keşfetmekteki kerametini anladım ve sımsıkı kendisine sarıldım.
Şahı Nakşibendi hazretleri, Hace Muhammed Baba ile yemek yiyor. Yemek bitince bir parça ekmek artıyor. Hace Muhammed baba, ekmeği Şahı Nakşibend hazretlerine uzatıp: “Al, bunu yanında sakla!” buyuruyor. Şahi Nakşibend ekmeği alıyor ama, düşünmekten de kendini alamıyor, Kendi kendine: “Yemek yedik, karnımız doydu, şimdi bu ekmeği bana saklatmak niye? diyor. Fakat hemen Hace’den şu ihtar geliyor; “Faydasız düşüncelerden kalbi muhafaza etmek lazımdır!” Şahı Nakşibend başını eğiyor ve teslim oluyor.
Yola çıkıyorlar. Bir tanıdığının evine misafir oluyorlar. Ev sahibinin yüzünde bir sıkıntı görüyorlar, Hace hazretleri neye üzülüyorsun? buyuruyorlar. “Bir kase sütüm var, fakat ekmeğim yok ki, banıp da yiyeyim, Ona üzülüyorum” diyor. Hace hazretleri geleceğin kerametler sultanı Şahı Nakşibend’e dönüp:
-“İşte, acaba neye yarayacak diye düşündüğün ekmek bu iş içindi. Ver sahibine, yesin!” buyuruyor.
Muhammed Baba Semmasi hazretlerinin köyünde küçük bir üzüm bağı vardı. Arada sırada bu bağdaki kütükleri eliyle budar, fakat her kesişlerinde üzerlerindeki hal artar, kendinden geçer, testere elinden düşer ve bir müddet öylece kalırdı.
Dört halifesi vardı. Dördü de kamil ve fadıl olup, vefatından sonra irşadla meşgul oldular. Biri Hace Sofi Suhari idi. Kabri Suhar’dadır. Suhar, Buharadan iki fersah mesafede bir köydür. Diğer hace Muhammed Baba hazretlermin oğlu hace Mahmud Semmasidir. Üçüncüsü Mevlana Danişmend Ali’dir. Hazreti Hace’nin eshabının büyüklerindendir. Dördüncüsü Seyyid Emir Külal olup, eshabının en büyüğü, halifelerinin en ekmelidir.
H. 755 yılında Semmas’ta vefat ettiler.Mübarek, orta boylu, güleç yüzlü, rengi esmerdi.
Muhammed Baba Semmasi hazretleri
Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V)
Mürşid ile Tevbeye Mecbur muyuz?
Seyda Hazretlerinin Bir Kerameti
Allah Resulu’nun Sağlık Hakkındaki Sözleri
Yorumlar kapalı.