Evliyalık ve Evliyanın Özellikleri Nelerdir?
Biz, evliyayı iyi tanırsak yüce Allah’a ve Peygamber Efendimiz’e (S.A.V)’e çok daha fazla bağlanırız. Bunun için de evvela evliyayı tanımak gerekir. Evliyayı tanımak ise insanlarla olan muamelelerinden, davranışlarının sünnete uygun olup olmadıklarından, gösterdikleri kerametlerden ancak bir nebze tanıyabiime fırsatını bulabiliriz. Yoksa evliyayı tanımak mümkün olmaz. Akşemseddin Hazretlerinin de (K.S) dediği gibi:
“Evliya, Hak Teala’nın gizli hazinedarıdır. Her ilmi bilirler. Kısmetinde ne kadar yetki verilmiş ise onu harcarlar. Onun için herkes, evliyayı hakkıyla tanıyamaz. Bu kişi, Allah’ın dostu olduğu için, Allah, ilmin sırlarını ona öğretmiştir.”
Evliyayı en iyi tanıyanlar, Kur’an ve Sünnet’e tam olarak bağlı kalanlardır. Çünkü evliyayı, evliya yapan temel özellik Allah’a ve Resûlullah’a tam bağlılıktır.
Demek ki bir evliyanın bu alemde kalbinden başka sermayesi yoktur. Dünya malının evliyanın yanında hiçbir kıymeti yoktur. Onlar dünya malı toplama peşinde olmazlar. Dünya malının zaten kıymeti yoktur. Ahiret malının kıymeti ise evvela kalpte başlar. Bunun yeri de kalptir, gönüldür. İşte evliya bu kalbe dünyaya dair birtakım işleri doldurmaz. Kalbini sadece Allah Teala’nın sevgisiyle doldurur.
Mürşid Kalbi
Ubeydullah Ahrar Hazretleri (v. 895/1490) Sadat-ı Kiram’ın büyüklerindendi. Yaşadığı devirde bir derviş onun namını çok uzak beldelerden duymuştu. “Ben de bir evliya göreyim” diye memleketinden çıkmış, yola koyulmuş. Yol uzun, bitmek bilmiyor. Hem de yaya olarak gidiyor. Bir de elinde bastonu/asası var. Çok güzel, işlemeli, nakışlı, kıymetli bir şey. Derken derviş, Ubeydullah Ahrar Hazretlerinin (K.S) köyüne yaklaşıyor. İşlenmiş büyük tarlalar görüyor. Her biri özenle bakılmış araziler..
-“Bu araziler kimindir” diye sorup soruşturuyor.
-“Ubeydullah Ahrar Hazretlerinindir” diyorlar.
Derviş bu mübareğin arazilerini görünce çok şaşırmış, günlerce gitmiş, arazilerin sonu gelmemiş ve şöyle demiş kendi kendine:
-“Bu zat, padişah mıdır, yoksa evliya mı? Bir mürşid-i kamil bu kadar zengin olur mu?”
Nihayet Ubeydullah Ahrar Hazretlerinin (K.S) dergahına ulaşmış ama kalbine de nifak ateşi düşmüş bir defa.. “Buraya kadar gelmişken yine de bir göreyim” demiş. “Böyle evliya olmaz ama bu padişahtır herhalde” diye düşünmüş. Elinde bastonu ile dergahtan içeriye girmiş. Ayakkabısını bir yere bırakacak bakınıyor, yer arıyor. Bastonu da kıymetli.. Şuraya mı koyayım diye yer ararken, dergahta çalışan işçilerden birine emanet etmeyi daha uygun görüyor. Ancak,
-“Bu bastonum kıymetlidir, bunu iyi bir yere saklayıver”, kaybolmasın, diye de tembih ediyor.
Ve Ubeydullah Ahrar Hazretlerinin (K.S) huzuruna çıkıyor. Bu arada içinden de merak ediyor:
-“Acaba, bizim bastonu teslim ettiğim kişi güvenilir miydi” diye.
Kalbinden de çıkmıyor bu düşünceleri. Ubeydullah Ahrar Hazretleri (K.S) bu gelen dervişe nazar ediyor. Anlıyor ki baston sevgisi onun kalbine yerleşmiş. Mübarek ona merhamet ediyor ve şöyle diyor:
-“Yolda gelirken gördüğün arazilerin sevgisi, şu senin bastonun kalbinde yaptığı tesirin binde birini bize yapmıyor!”
Mürşid-i kamil olan zatların kalplerinde bizimki gibi dünya sevgisi, mal, para olmaz. Bir insanın kalbinde dünya sevgisi olursa Allah sevgisi olmaz. Allah (C.C) sevgisi, dünya ile beraber bir arada durmaz.
Gavs-ı Bilvanisi, Seyda Hazretleri ve Gavs-ı Sani Hazretleri (K.S) gibi bu yolun büyükleri, sadat-ı kiram efendilerimizden İmam-ı Rabbani Hazretlerinin (K.S) şu sohbetini sık sık yapmışlardır:
“Dünyaya gönül kaptırmayan, mal, mevki, şöhret kazanmak, başa geçmek sevdasında olmayan din alimleri ahiret adamlarıdır. Peygamberlerin varisleri, vekilleridir. İnsanların en iyisi bunlardır. Kıyamet günü, bunların mürekkebi, Allah Teala için canını veren şehidlerin kanı ile tartılacak ve onlarınki daha ağır gelecektir. Evliyalık, Peygamber (S.A.V) hizmetçiliğinden başka bir şey değildir.”
Kutub, İmam, Gavs ve Evliyanın Özellikleri
Bu yolun büyüklerinden İmam-ı Rabbanî Hazretleri (K.S) buyurmuş:
“Peygamberimiz’e (S.A.V) tabi olan evliyanın büyükleri, Resulullah Efendimiz’e (S.A.V) tabi olarak kemalatı tamamladıklarında, evliyalık derecelerini geçtikten sonra, içlerinden birkaçına imamet/imamlık makamını verirler. Bu yolun büyükleri de onlar gibi bu dereceleri geçmişlerdir. Resul-i Ekrem’e (S.A.V) tabi olanların büyükleri, bu evliyalık derecelerini tamamlayınca, yine bunlardan birkaçına hilafet/halifelik makamını verirler. İmamet ve hilafet makamları, o derecelerin kendilerini geçerek elde edilir.
İmamet makamının karşılığı ‘kutb-i irşad‘ makamıdır. Hilafet makamının karşılığı ise ‘kutb-i medar’ makamıdır. Kutb-i irşad ve kutb-i medar, yukarıdaki o iki makamın sanki gölgesi gibidir. Gavs da kutb-i medarın yardımcısıdır. Kutb-i medar, birçok işinde, ondan yardım bekler. ‘Abdal’ denilen makamlara getirilecek evliyayı seçmekte gavs olan bu zatın rolü vardır. Kutbun yardımcıları, hizmet edenleri çok olduğundan kutba, ‘kutbü’l-aktab’ da denir. Çünkü kutbü’l-aktabın yardımcıları, hizmet edenleri, ona vekalet ediyor demektir.
Onun içindir ki Muhyiddin İbnü’l-Arabî (R.A), ‘Müslümanların olsun, kafirlerin olsun, her şehrinde bir kutub evliya bulunur’ demiştir.
Makam sahibi olan, bilgi sahibi de olur. Makam derecesi verilen, fakat makam verilmeyen velinin ilim sahibi olması şart değildir. Yaptığı hizmetleri bilse de olur, bilmese de olur. Gaybden gelen müjde, o makamın derecesine yükseldiğini bildirir. O makamın verildiğini göstermez.”
Mehmet ILDIRAR – Dr.Ahmet ÇAĞIL
Evliyanın Özellikleri
Yorumlar kapalı.