Anasayfa Nasihatlerden Nasihat Dinleyen Kalp Ne Güzeldir

Nasihat Dinleyen Kalp Ne Güzeldir

tarafından Nasihatler.Com
4 dakika Okuma süresi
A+A-
Orjinale Dön

Nasihat Dinleyen Kalp Ne Güzeldir

Her Dem İyilik Üzere

Yolumuz Allah yolu, Fahr-i Kainat s.a.v. Efendimiz’in yoludur. Ashab-ı Kiram bu yol üzereydi. Allah’ın yolu onlarla geldi, onlarla şekillendi, gelişti, güzelleşti, güçlendi. Sonra onları takip edenler geldi. Onlar da yolumuz için yürüdüler. Bu yolunun esaslarını korudular, gelecek nesillere aktardılar. Onlardan gördüğümüz, okuduğumuz, öğrendiğimiz hep iyilik üzere bulunmak oldu. Kendileri bu hususta en güzel örnek oldular.

Mücella dinimiz İslâm, insan haklarının ayaklar altında kaldığı bir dünyaya geldi. Canların, malların, şeref ve haysiyetlerin, hürriyetlerin yok sayıldığı bir dönemde, insanlığa yeniden bu değerlerin kıymetini öğretti. Vahşileşmiş insanlara insanlığı yeniden hatırlattı. Bu yüzden büyüklerimizden daima iyilik yapmayı, iyi düşünmeyi, iyi görmeyi öğrendik.

Mevlâmız yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de buyurmuştur:

İyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir.” (İsra, 7)

Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v. de şöyle buyurmuştur:

“İyi ve hayırlı işlere sarılın, kötü ve haram işlerden sakının.” (Ebu Davud)

Tasavvuf yolunun büyüklerinden Hâris el-Muhasibî k.s. hazretleri “Risâletü’l-Müsterşidîn” adlı eserinde yolumuzun inceliklerini şöyle anlatmıştır:

“Biri gelir “Kurtuluşa götürecek ameller işlemenin yolu nedir?” derse şöyle deriz:

Takva sahibi büyüklerin yolundan ayrılmamak,
Tasavvuf yolunun adap ve erkânını gözetmek,
Nefs muhasebesi yapıp gaflete düşmemek,
İnsanların hakkını gözetmek, adalet ile iş yapmak,
Eziyet etmekten sakınmak,
Eldekini başa kakmadan, minnet altında bırakmadan vermek,
Haset etmeden, herkese karşı güzel davranmak,
Kanaat sahibi olmak,
İnsanlara yabancılaşmadan, onlarla tevazu ile ilişki kurmak,
Yalnız kalınca Allah’ın zikri ile meşgul olmak,
İnsanlara hizmet etmek şevkiyle diğer arzuları kalpten çıkarmak,
Niyeti Allah’ın rızasına bağlamak,
Kurtuluşu istikamet yolunda aramaktır.”

Hz. Ali r.a. iyilik yapmanın kendisini ne kadar sevindirdiğini şu sözleriyle ifade buyurmuştur:

“İki nimet var ki, ikisini de çok seviyorum. Biri, bir adamın ihtiyacını karşılayacağımı düşünerek gelmesi, benden samimiyetle yardım istemesidir. Diğeri de, o kişinin arzusunu Allah’ın benim vasıtamla yerine getirmesi yahut kolaylaştırmasıdır. Bir müslümanın işini görmeyi yeryüzü dolusu param olmasına tercih ederim.”

Sahabenin büyüklerinden Abdullah ibn Ömer r.a. da ashabın başkalarını kendilerine tercih etmeleri hususunda şunları söylemiştir:

“Biz öyle zamanlar gördük ki, içimizden hiç kimse paraya müslüman kardeşinden daha layık olduğunu düşünmezdi. Şimdi öyle bir devirdeyiz ki parayı müslüman kardeşimizden daha çok seviyoruz.”

Şeyh Sadi Şirâzî k.s. de ihsan ve cömertlik hakkında şunları söyler:

“Suret geçici, mana kalıcıdır. Eğer aklın varsa manaya talip ol. İlimden, takvadan nasip almamış olanlar manadan kopuktur, yalnızca suretten ibarettirler. Kabirlerinde rahat yatıp uyuyanlar, yeryüzünde halkı rahat tutanlardır. Hayatta iken yapacağın tüm hayırları yap. Öldükten sonra kimse seninle, geçmişle ilgilenmez. Servetin bugün senin. Sen öldükten sonra elinden çıkacak.

Gönlünün perişan olmasını istemiyorsan hali perişan olanlara merhamet et. Hazinenin anahtarı senin elindeyken hayır işle, yarın anahtar başka ellere geçecek. Sen kendi azığını kendi elinle götür, çoluğundan çocuğundan sana fayda gelmez. Ahiret yolculuğunda azığını yanına alan kişi, bu dünyada hayır yapmış demektir. Kaşınacaksan kendi tırnağınla kaşın. Gücün varsa şimdi iyilik yap. Yarın, gücüm varken niçin vermedim, diye elini ısırırsın.

Yoksulun aybını örtmeye çalış ki, Allah Tealâ senin günahlarını örtsün, bağışlasın. Kapına gelen fakiri küskün, gönlü kırık gönderme. Bir gün sen de kapılara düşebilirsin. Başkasına muhtaç olmaktan korkan büyükler, ihtiyaç sahiplerini boş göndermez. Hastaları ara, onların hallerini sor. Bir gün senin de başına gelecek olur. Acizlerin hüzünlü gönlünü rahatlat, acze düşeceğin günleri hatırla. Allah’ın seni dilenmekten korumuş olduğunu düşün, haline şükret, kapına gelip isteyeni kovma.”

Emevî halifelerinden Ömer b. Abdülaziz rh.a. halifeliği döneminde kul hakkı ve adalet konusunda son derece titiz davranırdı. Gece evde çalışacağı zaman iki kandili vardı, birini özel işlerinde birini de devlet ve millet işlerinde kullanırdı. Valilerinin maaşını bol verir ve sebebini de şöyler açıklardı: “Valilerin bütün ihtiyaçları karşılanır ve para sıkıntısı çekmezlerse, kendilerini halkın işlerine vakfederler.”

Bir gece halifenin yanında bir misafiri vardı, kandilin yağı tükenmişti. Misafir: “Hizmetçiyi uyandıralım da kandilin yağını koyuversin” dedi. Halife: “Hayır, bırak o uyusun. Ben ona iki ayrı iş yaptırmak istemem” dedi. Bunun üzerine misafir, “Öyleyse ben kalkıp kandile yağ koyayım.” dedi. Halife: “Olmaz, misafire iş yaptırmak bize yakışmaz.” deyip kalktı, kandilin yağını koyup yerine döndü ve şöyle dedi: “Ben kalkıp iş yaparken de Ömer’im, gelip oturdum ve yine aynı Ömer’im.”

Dinimizin gayesi yeryüzünde iyiliği, adaleti hakim kılmak, zulmü yok etmektir. Fahr-i Kainat Efendimiz s.a.v.’in gönderilmesindeki maksat da insanları doğru yola yönlendirmek, güzel ahlâkı tamamlamak, insanlar arası güzel muameleyi temin etmek ve Allah’a kul olmanın yolunu göstermektir.

Efendimiz s.a.v.’in Veda Hutbesi’ndeki şu seslenişi kulaklarımıza küpe olmalıdır:

“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da bir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap’a üstünlüğü olmadığı gibi, beyazın siyaha, siyahın da beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.

Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir hak varsa altın ve gümüşün geçmediği hesap günü gelmeden helalleşsin. Aksi takdirde, yaptığı haksızlık ölçüsünde iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye yüklenir.” (Buharî)

Nasihat dinleyen kalp, ibret alan göz ne güzeldir.

Rabbimizin tevfik ve inayetiyle…

Mübarek El Hüseyni

Yorumlar kapalı.

Bunları da beğenebilirsiniz