Anasayfa İslam ve İnsan Şeytan ve Cin

Şeytan ve Cin

tarafından Nasihatler.Com
5 dakika Okuma süresi
A+A-
Orjinale Dön

Şeytan ve Cin

Varlıklarına iman edeceğimiz bir grup da cinlerdir. Cinler zahiri gözle görülmeyen varlıklardır. Bu yönleri ile meleklere benzedikleri için, onların peşinden bahsedilmeleri uygun oldu.

Cinler, gözle görülmeyecek kadar ince, latif, hızlı varlıklardır. İnsanlar gibi Allaha kulluk ve ibadet için yaratılmışlardır. Yüce Rabbimiz: “Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” [Zariyat, 56.] hükmüyle, cinlerin hem varlıklarını hem de vazifelerini bize bildirmiştir. Cinler insanlardan önce yaratılmışlardır. Allahu Teala onları yalın, zehirli bir ateşten yaratmıştır. [Hicir, 27; Rahman, 15.]

Şeytan da cin taifesindendir. Şeytanın asıl adı İblis’tir. Bir ismi de Azâzil’dir. Şeytan onun sıfatıdır. Hz. Adem’e secde etmediği, Allahu Teala’nın emrine karşı geldiği, kendisini beğenip kibrettiği için ilahi huzur ve rahmetten koyulmuştur. Bunun için kendisine “şeytan” denmiştir. Daha çok bu isimle anılmıştır.

Baş gözüyle görülmeyişleri inkar edilmelerini gerektirmez. Kendilerini göremediğimiz nice varlıklar ile hayatı paylaşıyoruz. Vücudumuzun içinde ve dışında vazife gören bir çok canlıyı görmeyişimiz bizim için bir rahmettir.

Cinler, Hz. Peygamber’in getirdiği İslam’la mükelleftirler. Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimiz hem insanların hem de cinlerin peygamberi olduğu için kendisine, iki büyük taifenin peygamberi manasında “Rasulü’s-Sakaleyn” denir. İman ve itaat sahibi cinler Cennet’e, kafir ve facir cinler Cehennem’e girecektir. Allahu Teala, Cehennem’i cinler ve insanlarla dolduracağını kesin hükme bağlamıştır.(84 Secde, 13.)

Bütün kötülüklerin başı olan Şeytan, insanların en azılı düşmanıdır. İlk insan Hz. Adem’in yüzünden ilahi huzurdan kovulduğu zaman, Allahu Teala’dan kıyamete kadar ömür istemiştir. Allahu Teala da bu ömrü kendisine vermiştir, iblis, insanları azdıracağına dair yemin etmiştir.(Sad 76-85)

Cinler hakkında Kur’an’da ve sünnette bir çok bilgi verilmiştir. Cinlerin zararlarından korunmak için dualar ve tedbirler öğretilmiştir. Cinler ve özellikle şeytan insana vesvese yoluyla sıkıntı verir, şüpheye düşürür, hak yoldan ve hayırlardan alıkoymaya çalışır, batılı tatlandırır, haramı süsler, kötülükleri güzel gösterir. Ölene kadar mü’minleri azdırmaya, ayaklarını haktan kaydırmaya çalışır. Ancak bütün kalbiyle Allah’a yönelen ve güvenen ihlas sahipleriyle, zikir ehli muttakilere bir zarar veremezler. Allahu Teala onları özel himayesine almıştır. (A’raf, 201; Hcır, 42; Nahl, 99;)

Rasulullah Efendimiz (s.a.v), her insanın yanında hayır ilham eden melekler bulunduğu gibi, insana musallat olup vesvese veren şeytanların da bulunduğunu belirtmiştir. (Müslim, Kıyâme, 69-70; ibnu Mübarek, K. Zühd, No: 948)

Kur’an ve sünnet, şeytanlardan korunma yollarını da öğretmiştir. Bunların başında Allahu Teala’yı zikir gelmektedir. Zikrin fayda vermesi için kalbin uyanık ve samimi olması gerekir. Gaflet ve dil ucuyla yapılan zikirler, boş kalple yapılan duaya benzer. Ne istediğini bilmeyen ve isteğinde samimi olmayan kimsenin duası bir fayda vermez.

Zikir ve duaların kabulü için bir diğer şart da, helal lokma yemektir. Ağzını ve midesini haramdan korumayan kimsenin zikri ve duası taklitte kalır. Devamlı haramlara bulaşan, kalbi kibir ve hasetle yanan kimselerin dua ve zikirleri de şeytanı kaçırmaz.

Şeytanın şerrinden korunmak için taharet ve temizliğe çok dikkat etmelidir. Vücudu, elbisesi, yatağı ve çalıştığı mekanlar pis olan kimseleri melekler değil, daha çok cinler ziyaret eder. Çünkü cinler pislik yer, pis yerlede geceler, pis olanların gözlerinden öper.

Cinlerin, zararından korunmak için devamlı abdestli bulunmak, beş vakit namaza devam etmek, akşam-sabah Ayete’l-Kürisi’yi, İhlas, Felak ve Nas surelerini okumak, fakirlere sadaka vermek, bolca salavat getirmek tavsiye edilmiştir.

Dinimizin temel esaslarından birisi de Allahu Teala’nın gönderdiği kitab ve sahifelere iman etmektir. Kitaplara iman her mü’mine farz-ı ayındır. Bütün mü’minler, göklerin ve yerlerin yaratıcısı Yüce Rabbimizin, kulların dünya ve ahiret saadeti için kendilerine bir takım emir, hüküm, tavsiye, müjde ve uyarı gönderdiğini kabul etmelidir. Peygamber bile, kendisine indirilen ayetlere iman etmekle yükümlüdür. Ayrıca kendisinden önce indirilen ilahi kitaplara iman etmekle de yükümlüdür. Yüce Rabbimiz son peygamberine şu emri vermiştir:

“Rasülüm de ki: Ben Allah’ın indirdiği bütün kitablara iman ettim.”(Şura 15)

Hidayet üzere giden mü’minlere de aynı şekilde şu ilahi emir verilmiştir:

“Ey mü’minler! Allah’a, O’nun peygamberlerine, peygamberi Muhammed’e indirdiği kitaba ve ondan önce indirmiş olduğu kitablara iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse tam manasıyla sapıtmış olur.”(Nisa 136)

Kendisine iman edeceğimiz ilahi kitablar özel bir yolla peygamberlere indirilmiştir. Bu özel haberleşmeye “vahiy” denir.

Vahiy, Allahu Teala’nın dilediği şeyleri peygamberlerine özel bir yolla gizli, hızlı, sırlı ve saklı bir şekilde bildirmesidir. Vahiy üç şekilde gelir:

1-Arada bir vasıta olmaksızın vahyedilen şeyin doğrudan kalbe intikal ettirilmesi şeklinde,

2-Bir perde arkasından,

3-Bir aracı elçi melek vasıtası ile.(Şura 51) Allahu Teala vahiy işinde elçilik görevini Cebrail aleyhisselam’a vermiştir.

Peygamberler, kendilerine indirilen ilahi kitabı ümmetlerine bildirmek ve öğretmekle görevlidirler. Bu vahiyler daha sonra yazılı metin haline getirilerek sahife vaya kitab halini almıştır.

Bu kitablar Yüce Yaratıcının kelam sıfatını isbat ederler. Allahu Teala vasıtalı ve vasıtasız bir şekilde peygamberleri ile konuşmuştur. Vahiy meleğine doğrudan hitabetmiş ve onu peygamberlerine göndermiştir. Bu yolla kullarına zatını tanıtmıştır. Ayrıca onlara emir ve muradını duyurmuştur, ilahi kitablar insanlara hayır ve şerri öğretmiştir. En önemlisi ilahi kitablar Yüce Yaratıcı, kainat ve yaratılış, ölüm ve ötesi hakkında akılla gerçeğine ulaşılması mümkün olmayan bilgiler vermiştir. Böylece insanilik vahiy desteğinde en mühim sorularına cevap bulmuştur.

Önceki kitablarm ve sahifelerin asılları kalmadığı için, hepsinin ortak mesajını Kur’an’da bulmaktayız. Bütün beşeriyet Yüce Rabbimizin muradını, emirlerini, hükümlerini, hikmet dolu öğütlerini, ibret yüklü uyarılarını, vaad ve müjdelerini gayb ve müşahede alemi ile ilgili en doğru bilgileri, ölüm ötesine ait halleri ve ebedi ahiret hayatını Hz. Kur’an’dan öğrenebilir. Bu konularda Kur’an ve onu bize sunan Hz. Rasululllah’dan (s.a.v) başka bir müracaat kaynağımız yoktur. Kur’an kainat için bir ölçüdür; ilahi bir terazidir. Sünnet onun dilidir. Her şey onlarla ölçülür; hükmünü alır.

Ehli Sünnet İnancı (Akaid)
Dilaver Selvi

Bunları da beğenebilirsiniz